Mass Effect Andromeda oyuncuları ana üçlemenin zamanından alıyor ve tam 604 yıl sonrasına götürüyor. İlk üçleme zamanında önemli bir karar alan Samanyolu sakinleri yaşanabilir yeni gezegenler keşfetmek üzere Andromeda Galaksisi’ne gitmeye karar veriyor. Bu bağlamda her ırktan bir gemi ve içerisinde 20.000 yolcu ile Andromeda’ya doğru yola çıkıyorlar.
Normalde 600 yıl sürecek olan bu yolculuğa bizim gözlerimizi açmamız ise 4 yıl sonrasında gerçekleşiyor. Bu 4 yıllık gecikme süresinde ufak tefek yapılanmalar meydana gelse de yaşanabilir gezegenlerin keşfi için yük, Pathfinder adı verilen ve “Yol Bulucu ya da Kaşif” olarak adlandırabileceğimiz öncülerin sırtına yükleniyor. Biz de çok kısa sürede babamızdan aldığımız bu yükün altında ezilmemeye ve yeni keşifler için insanlığa ön ayak olmaya çalışıyoruz.
Baştan söylemek istiyorum Mass Effect Andromeda kötü bir oyun değil ama çok iyi bir oyun da değil. Beklentiler de göz önüne alındığında oyunun bu bağlamda biraz hayal kırıklığı yarattığını söylemeliyim. Bu hayal kırıklığının ana nedenleri ise aslında serinin en önemli unsurlarında gizli. Çok konuşulan surat animasyonları ve bayat diyaloglar oyunun sürükleyiciliğini baltalayan en önemli faktörler olmuş. Serinin eski oyunlarında köşe bucak konuşacak adam arayan oyuncular bu oyunda ise diyaloglardan ve basit yapıdan sıkılabilirler. Bu diyaloglara saçma bakışlar, ifadeler de eklenince oyunun o eşsiz tadını Andromeda’da alamıyorsunuz.
Andromeda Galaksisi’ni keşfetmek ve yeni gezegenlere yelken açmak belki de oyunun en keyifli yönlerinden biri. Ana gezegenleri keşfetmek ve oraya aracınız ile giderek etrafı gezinmek oyunun artıları arasında. Bir diğer taraftan konu inmediğiniz ama keşfettiğiniz gezegenlere gelince etkileşim oldukça az olduğunu görüyoruz. Yani oyunda belli başlı gezegenler dışında diğer gezegenleri sadece isim ve şekil olarak görüyorsunuz. Sistemler arası ya da gezegenler arası seyahat ise otomatik olarak gerçekleşiyor. Eski oyunlarda haritada gemiyi biz kontrol ediyorduk, bunda o kontrol olayı elimizden alınmış. Yine de kokpite geçtiğinizde ya da geminin belli noktalarından bulunduğunuz noktayı görmek oyunun Sc-Fi atmosferine önemli bir katkı sağlamış.
Sonradan açılan ana görevler oyunun rayına oturmasını sağlıyor. Ana görevlersen sarkıp “yahu biraz da yan görev yapayım” dediğinizde ise kendinizi kocaman bir bilinmezlik içerisinde buluyorsunuz. Birbirinin aynı görevler ve galaksinin bir köşesinden diğerine uzanan getir götür görevleri belli bir süre sonra sizi baymaya başlıyor. Bu nedenle oyunun en önemli faktörleri bu oyunda fazlasıyla baltalanmış oluyor.
Andromeda’daki gezegenlerin bu kadar güzel gözükmesinde oyunun grafik motoru Frosbite’ın payı oldukça büyük. Uçsuz bucaksız çöller, karlı kaplı gezegenler ya da sık ormanlar galakside karşılaşacağınız sadece birkaç gezegenden bazıları. Tabi görsel anlamda bu kadar iyi olan oyunda bir AAA oyununda olmaması gereken hatalar da bulunuyor. Bu bağlamda oyunun Bioware’ın en sorunlu ve kötü oyunu olduğunu da söylemek istiyorum.
Oyunun en başarılı olduğu yön ise şüphesiz çatışma anları. Başta son derece yavan ve sıradan gelen bu savaş sistemi yeni özellikleri açtıkça daha da keyifli bir hale gelmeye başlıyor. Açtığınız özellikleri rakiplerinizde kullanmak ve buna göre kombolar gerçekleştirmek oldukça keyifli.
Sonuç olarak Mass Effect Andromeda inanması güç hatalar ile boğuşan bir yapım olmuş. Bu hatalar o kadar çok, o kadar bariz ki oyunun gidişatına tam olarak odaklanamıyor ve Mass Effect’i Mass Effect yapan unsurlardan çoğu ile karşılaşamıyorsunuz. Bu durum serinin hayranlarını üzen en büyük etken olacaktır. Yine de bu hataları mazur görüp oyuna odaklanmaya başladığınızda ya da oyunu bir Mass Effect oyunu olarak görmediğinizde keyif alabileceğiniz bir yapım olduğunu gönül rahatlığıyla söyleyebilirim.