4G veya 5G’nin WiFi’ı ortadan kaldıracağını düşünüyorsanız, bu henüz Li-Fi hakkında hiçbir şey bilmediğiniz anlamına geliyor. Wi-Fi şimdilik işimizi görse de 5G testlerinde sınıfta kaldığını biliyoruz. Wi-Fi’ın aksine iletim için radyo dalgalarını değil ışığı kullanan son günlerin en çok konuşulan teknolojilerinden Li-Fi ise Wi-Fi’a göre yüz kat daha hızlı ve de güvenli. Her ne kadar henüz test aşamasında olsa da Li-Fi nerdeyse kullanıma hazır. Peki Li-Fi nasıl bu kadar hızlı?
İlk olarak 2011 yılında Edinburg Üniversitesinde Harold Haas tarafından keşfedilen Li-Fi(Light Fidelity) teknolojisi Visible Light Communication (VLC) adı verilen 400-800 terahertz arasındaki görünür ışık iletişimini kullanılıyor. Bu sistem bir nevi ışığın bir açıp bir kapatıldığı, 1 ve 0 şeklinde data gönderimi yapan Mors alfabesine benziyor. Işığı kullanan Li-Fi data iletimindeki bant genişliğini yaklaşık olarak 20 yıldan beri hayatımızda olan Wi-Fi teknolojisinden 100 kat arttırmış oluyor. Bu bir saniyede her biri 1.5 GB olan 18 film indirebilmek anlamına geliyor. Gerçek dünyada ise bilim adamları şu an için saniyede 1 GB data aktarımının mümkün olduğunu laboratuvar ortamında yaptıkları deneylerle kanıtladılar. Estonya’nın başkenti Talinn’de yapılan testlerde Velmenni firması Li-Fi’a uygun hale getirilen LED ampülle saniyede saniyede 224 gigabyte gibi bir hıza ulaşmayı başardı.
Gelecek 10 yılda hızla yaygınlaşacağı düşünülen Li-Fi teknolojisinde temel amaç LED ışıklarını kullanarak onların üzerinden veri aktarımını sağlamak ve bu şekilde internet bağlantısı sunabilmek. Li-Fi pazarının 2018 yılında 9 milyar dolara ulaşması ve 5 yıllık zaman diliminde son tüketiciye yönelik ürünlerin piyasaya sunulması bekleniyor.
Li-Fi’ın artıları ve eksileri neler?
Li-Fi her şeyden önce artan iletişim güvenliği açısında çok kritik bir teknoloji. Bugün Wi-Fi ile duvarların ötesine bile bağlantı sağlayabiliyorken Li-Fi teknolojisi yalnızca ışığın iletilebildiği yerlerde bağlantıya izin verecek. Işık duvarlardan geçemeyeceği için yerel ağ tamamen kontrol altında olabilecek. Li-Fi’ın diğer artısı çevre dostu olması. Hiçbir canlıya zarar vermeyen bu teknoloji ile radyo frekanslarının yaydığı zarardan kurtulmamız mümkün. Bir diğer artısı frekans bandı genişliği problemine çözüm olacak olması. Bu da daha az maliyet daha az lisans sorunu demek. Li-Fi’ın avantajları yanında dezavantajları da var elbette. Örneğin fazlasıyla parlak bir günde sinyal almak zorlaşabilir. Ayrıca Wi-Fi’ın aksine duvarları aşamaması veri transferini güvenliği kıldığı kadar sonuçta bir sınırlandırma getiriyor ve etki alanını daraltıyor. Bağlantıya kavuşmak için sinyal iletimi olacak yerlerde bu teknolojiye uyumlu LED ampullerinizin olması gerek. Ampullerinizin sönmesi bağlantınızın kopması demek, bu da bir eksi elbette. Li-Fi, gelecekte belki “Modemi nereye koysam?” sorununu ortadan kaldıracak ancak daha yüksek elektrik faturası gibi bir soruna neden olacak gibi.
Li-Fi, Wi-Fi’ın yerini ne zaman alacak?
Li-Fi’ın önündeki bariyerler ortadan kalktığında mobil ağlarda Wi-Fi ve Li-Fi arasında sorunsuz bir şekilde geçiş yapabilmemiz mümkün olacak. Haas ve ekibi tarafından geliştirilen PureLiFi isimli ürün saniyede 11,5 MG sınırlı internet kullanımı sunuyor. Bununla birlikte şu an için firmalar Li-Fi’ı ofislere kurmayı tercih ediyorlar. Fransız firması Oledcomm Li-Fi teknolojisini hastanelere uygulamaya başladı. Apple’ın da Li-Fi teknolojisine iPhone 7’de bir şekilde yer vereceği ve kullanılabilir hale getireceği dedikoduları konuşuluyor. Yapılan denemelere ve getireceği artılar açısından yarattığı pozitif algıya rağmen yakın gelecekte Li-Fi’ın Wi-Fi’ın yerini alması pek de kolay görünmüyor. Öte yandan Li-Fi’ın yaratıcıları Wi-Fi’ın toplumdaki yerinin çok sağlam olduğunu ve bu değiştirmenin mümkün olmayacağını da düşünüyorlar. Bunun yerine mevcut sistemleri güçlendirmek üzerinde çalışıyorlar.
Görsel kaynak: Teamhoody