İnsanlar teknoloji odaklı endüstrileri düşündüklerinde, çoğunlukla kişisel bakımı akıllarına getirmezler. Ancak kişisel bakım pazarı son yıllarda giderek daha dijital hale geliyor. Teknoloji hayatımızın her alanını yeniden şekillendirirken, kişisel bakım endüstrisi üzerindeki etkileri bir istisna değil ve bu alanın liderleri, en son teknoloji trendlerine ayak uydurmak, ürünlerini ve hizmetlerini geliştirmek için sürekli bir yarış içinde. Hexa Araştırma şirketi tarafından yayımlanan yakın tarihli bir rapora göre, küresel kişisel bakım ürünleri pazarı 2024 yılına kadar 650 milyar dolarlık şaşırtıcı bir hacme ulaşacak. Rapora göre; “Şirketler, inovasyon ve yeni ürün geliştirme için Ar-Ge’ye yoğun bir şekilde yatırım yapıyor. Örneğin, yıllık olarak büyük işletmeler cirolarının yaklaşık yüzde 1,5 ila yüzde 4,5’ini Ar-Ge faaliyetlerine yatırıyor.” Örneğin L’Oreal 2018 yılında, yalnızca güzelliğe odaklanarak bir numaralı güzellik teknolojisi şirketi olma planlarını duyurdu. Bu örnek giderek teknoloji merkezli hale gelen sektörün geleceği açısında bize önemli bir fikir veriyor. Peki kişisel bakım ve güzellik sektörünü en fazla etkileyecek teknolojik trendler hangileri?
Hiper kişiselleştirme
Her cilt tonuna veya ihtiyaca uyan bir ürün yelpazesi sunmak, güzellik şirketleri için en büyük zorluklardan biridir. Birçoğu artık bu sorunla mücadele ederek yüksek düzeyde kişiselleştirme sağlamak için yapay zekayı benimsiyor. Artık yapay zeka temelli AR teknolojileri ile müşterilerin yüzünü tarayarak ona en uygun ürünü tavsiye eden sistemler fütürist bir dünyanın hikayesi değil, bugünün gerçeği. Bu kitlesel kişiselleştirme trendi estetiğin de ötesine geçiyor. Proven Skin Care adlı bir şirket, milyonlarca veri noktasını taramak için yapay zekayı kullanıyor ve kullanıcıların benzersiz cilt ihtiyaçlarına göre farklı ürünler için sağlık önerileri üretiyor. Bu analiz araçları sayesinde müşteriler, özel durumları ne olursa olsun kendileri için en uygun ürünleri bulabiliyor.
Giyilebilir cihazlar
Akıllı saatler başta olmak üzere giyilebilir teknoloji birçok sektörde yaygın bir şekilde kullanılmaya başlandı. Ancak kişisel bakım özelindeki faydaları fazlasıyla kayda değer. Özellikle Covid sonrası süreçte nabız izleme, uyku takibi ya da kandaki oksijen oranını ölçme gibi özellikleri dolayısıyla giyilebilir ürünlerde artık hayatımızda çok daha önemli bir yere sahip oldu. Bu teknolojiler, kullanıcıların kişisel sağlık alışkanlıklarını daha iyi anlamalarına yardımcı oluyor ve kullanıcılara uykularının, spor aktivitelerinin ve diyet alışkanlıkların ne kadar sağlıklı veya sağlıksız olduğu konusunda somut veriler sağlıyor. Bu bilgilerle bireyler, daha sağlıklı olmak için ileriye dönük net bir yol bulabilirler. Kişisel bakım şirketleri bu teknolojilerden yararlandıklarında, sağlık ve zindeliği kolay bir şekilde müşterilerinin önüne sermiş oluyor.
Artırılmış gerçeklik
Sanal görüntüleri gerçek dünyadaki nesneler üzerine yerleştiren artırılmış gerçeklik, başlangıçta eğlenceli içeriklerde özellikle oyun alanında popülerlik kazandı. Son dönemde güzellik şirketleri, alışveriş deneyimini geliştirmek için teknolojiyi kullanıyor. AR aynaları ile müşteriler, bu ürünleri yüzlerine uygulamak zorunda kalmadan kozmetiklerin üzerlerinde nasıl göründüğünü görebiliyorlar. Eitcaret artık hepimiz için vazgeçilmez olsa da hala birçok müşteri kozmetik ürünlerini satın almadan önce denemeyi seviyor. Bu daha önce çevrimiçi satın alımlar için imkansızdı. AR, kullanıcılara sanal bir makyaj testi deneyimi sunarak bu sorunu çözüyor. Müşteriler daha güvenli alışveriş yapabiliyorlar ve güzellik şirketleri daha fazla çevrimiçi satış yapabiliyor. Geliştirdiği artırılmış gerçeklik teknolojisi ile markaların e-ticaret sitelerinde ürünlerini sanal bir deneyim ile kullanıcılara sunmalarını sağlayan PulpoAR da bu alandaki öncü bir Türk girişimi olarak dikkat çekiyor.
Biyoteknoloji
Çevresel sorunlar tüketiciler için giderek daha önemli hale geldi, bu nedenle birçok kişisel bakım şirketi sürdürülebilir ürünler yaratmak için biyoteknolojiyi kullanmaya başladı. 15 binden fazla kozmetik ürün, hidrolizden gelen güvenli ve doğal bir madde olan gliserin kullanıyor. Bunun gibi bilimsel süreçler sayesinde şirketler, yenilenebilir doğal malzemelerden ürünler yaratabiliyorlar. Benzer şekilde, birçok işletme ambalajlarını daha çevre dostu hale getirmek için biyoteknoloji kullanıyor. Plastiklerinin doğada ayrışması yüzyıllar alıyor, ancak biyoplastikler sadece altı ay veya daha kısa sürede bozunabilir. Bunun gibi bilimsel gelişmeler, kişisel bakım endüstrisinin daha sürdürülebilir ve tüketiciler için çekici hale gelmesine yardımcı oluyor.
Sanal asistanlar
Sanal asistanların popülaritesi artıyor ve yakın gelecekte büyük ilgi görecek teknoloji trendleri arasında yer alıyor. Bu teknoloji sadece basit bir komut vererek bilgi bulma, müzik dinleme, ürün satın alma ve çok daha fazlası gibi çeşitli şeylere imkan sağlıyor. Sanal asistanlara güvenerek, birçok konuda zamandan tasarruf edebiliyoruz. Öte yandan giyilebilir cihazların ve yapay zekanın yükselişiyle birlikte, özellikle sesli asistanlar hızla popülerlik kazanıyor. Statista’ya göre, dünya çapındaki akıllı telefon kullanıcılarının yüzde 31’i haftada en az bir kez ses teknolojisi kullanıyor ve Google’daki tüm aramaların yüzde 20’si sesle ilgili. Sesle etkinleştirilen sanal asistanlar, sağlığımızla ilgili olarak toplanan verilere dayalı eylemler önerebildiğinden, kişisel bakım için kullanım durumları henüz çok yaygın değil. Ama bazı temel konularda bize hatırlatmalar yapabilirler. Örneğin, son su içtiğimizden bu yana uzun bir süre geçtiğini belirterek bize susuz kalmamızı hatırlatabilirler. Gelecekte, sesli asistanlar hayatlarımızı daha da kolaylaştıracak ve giderek dijitalleşen günlük rutinlerimizin daha büyük bir yönü ile etkileşime girecek.
Nesnelerin interneti
Nesnelerin interneti (IoT), endüstri için nispeten yeni bir teknoloji, ancak IoT güzellik ürünleri piyasada tek tük de olsa görünmeye başladı bile. Örneğin L’Oreal, kısa süre önce akıllı bir saç fırçası çıkardı. Kullanıcılar saçlarını fırçalarken, cihaz saç sağlıklarını ve rutinlerini analiz ediyor ve kişiselleştirilmiş önerilerde bulunuyor. Yakın gelecekte diğer şirketler de benzer ürünler üreterek, kullanıcılara sağlıkları hakkında başka türlü sahip olamayacakları verilere erişmelerini sağlayacaklar. Giyilebilir cihazlarda olduğu gibi, bu veriler de kullanıcıların bilinçli kararlar vermelerine yardımcı olacak.
Blockchain
Listemdeki kişisel bakım teknolojisi trendlerinin sonuncusu ise blockchain. Blockchain teknolojisini yalnızca kripto para birimleriyle ilişkilendiren insanların çoğunluğunun arasındaysanız, öncelikle bu teknolojinin hemen her endüstride devrim yaratacak değişiklikleri yapma potansiyeline sahip olduğunu bilmeniz gerek. Kişisel bakım ürünleri alanında ise üreticilerin, daha iyi tedarik takibi yapabilme becerisini sahip olmasına çok büyük katkı sağlayabileceğini söyleyebilirim. Kişisel bakım tedarik zinciri doğası gereği son derece karmaşık. Ürün geliştirmeden müşteri teslimatına kadar birçok geçiş olduğu için son derece meşakkatli ve hata riski olan süreçlere sahip. Blockchain teknolojisi, ürünler üzerinde hem görünür hem de gizli tanımlayıcılar sağlayarak şirketlerin geriye dönük çalışmasına ve tedarik zincirlerindeki sorunları belirlemesine imkan verebilir. Diğer yandan tüketiciler açısından bakarsak, bireylerin tedavi geçmişini baz alarak kişisel verileri üzerinden kişiselleştirilmiş sağlık hizmetleri sağlanması konusunda da blockchain son derece önemli bir role sahip olacak.
Görsel kaynak: trendhunter.com