Hayatımızın vazgeçilmezleri olan akıllı telefonlar, her an her yerde yanımızdalar ve en büyük meşguliyet kaynaklarımız. Deloitte tarafından yapılan araştırmaya göre Türkiye’de insanların uyandıktan sonraki ilk 15 dakika içerisinde telefona bakma oranı yüzde 79’muş. Aynı araştırma Avrupalı için yüzde 62’lik bir skor veriyor. Benzer şekilde günde ortalama 300 defa telefona bakıyoruz gibi araştırmalara eminim hepiniz denk geliyorsunuzdur. Bu kadar çok haşır neşir olduğumuz, yanımızdan bir an olsun ayırmadığımız canımız ciğerimiz akıllı telefonların da haliyle en iyisini en güzelini kendimize layık buluyoruz. Hem son teknolojik olacak, hem iyi fotoğraf çekecek hem de tasarımı güzel olacak. Akıllı telefonlar son yıllarda birer arzu nesnesine evirildikçe modası da çabuk değişiyor, dolayısıyla bizler de çok sık telefon değiştirir olduk. Çoğunlukla telefonumuz eskimeden ya da hasar görmeden yenisini alıyoruz. Tüketici tarafındaki bu trend üzerine teknoloji şirketlerince bu konuda öyle bir algı yaratıldı ve öyle güçlü iletişimler yapıldı ki insanlar kullandığı X marka telefonun yeni modeli geldiğinde ona sahip olmayınca kendisini mutsuz hisseder oldular. Bu durum mobil teknolojiler pazarında son 5-6 senedir müthiş bir patlamaya neden oldu. Akıllı telefon ekonomisi tabiri caizse uçtu gitti. İlgi ve talep çığ gibi artınca markalar da bir önceki neslin üstüne ekledikleri bir iki özellikle yeni modellerini şaşalı lansmanlarla piyasaya sürüp durdular. Kullanıcı da aldıkça aldı.
İkinci ele hücum
Gümrük ve Ticaret Bakanlığı’nca yapılan israf temalı bir araştırmaya göre Türkiye’de akıllı telefon sahiplerinin yüzde 7’sinin yılda bir, yüzde 17’sinin iki yılda bir akıllı telefonunu değiştirdiğini görüyoruz. Araştırmaya göre, ortalama akıllı telefon değişim süresi 3.2 yıl olarak görülüyor. Bence bu rakamlar biraz insaflı. Emin olun çoğumuz telefon satın aldıktan birkaç ay sonra yenisi için kendimizi araştırma yaparken buluyoruzdur. Bu aşırı ilgi ile gelen israf konusunda küçük de olsa bir farkındalığın oluşması ise açıkçası telefon fiyatlarının giderek artması ile vuku buldu diyebiliriz. Akıllı telefon pazarındaki kızışan rekabet ortamında markaların farklılaşma çabası cihazları hem tasarım hem fonksiyon olarak giderek yükseltti yükseltmesine de fiyatlar da yerinde durmadı haliyle. Her cihazın belli bir standart seviyeye erişmesi yani iyi fotoğraf çekmesi, belli işlem gücü kapasitesine erişmesi vs gibi olmazsa olmaz özellikler, kullanıcının yeni alacağı cihaz ile ilgili çok daha büyük beklentiler içerisine girmesine neden oldu. Elindeki cihaz ile yeni versiyonu arasında fiyat/performans olarak kayda değer bir fark göremeyen tüketici ise haliyle ikinci el pazara yöneldi. Diğer taraftan kullandığı cihazın yenisi gelince kendisi için rüyalarına giren o cihazı alamadan edemeyenler ise ellerindeki telefonlarını çok zarar etmeden satıp, bir şekilde yenisini alabilmenin yollarını aradılar ve yine ikinci el pazara yöneldiler. Anlayacağınız tüm koşullar ikinci el pazarının büyümesi için elverişli bir ortam yarattı.
Dünyada akıllı telefon satışlarında özellikle 2017 son çeyrekte yaşanan düşüş, ikinci el pazarının doğru orantılı olarak büyümesinin ana nedenlerinden biri olarak karşımıza geliyor. İstatistiklere göre 2017 yılının son çeyreğinde akıllı telefon satışları yüzde 5 ile 9 arasında azalmış. Diğer yandan ikinci el telefon pazarı geçtiğimiz yıl yüzde 13’lük bir büyüme yaşamış. Yaklaşık 140 milyon adetlik ikinci el cihaz ekosistemi tüm pazarın aşağı yukarı yüzde 10’una denk geliyor. Öte yandan IDC’nin ön görülerine göre 2020’de ikinci el akıllı telefon pazarının market hacmi 30 milyar dolara ulaşacak. İkinci el akıllı telefon pazarı tamir edilmiş ve toplanıp yeniden satılan cihazlardan oluşuyor. Apple ve Samsung’un cihazların yüzde 75’ini oluşturduğu bu pazarın lideri ise Apple. Bu durum Apple’ı rahatsız etmiyor. Tam tersi Apple CEO’su Tim Cook ne kadar çok insan Apple cihazlarını kullanırsa kendileri için o kadar iyi olacağı düşüncesinde. Hatta Cook Hindistan’a ikinci el Apple cihaz satma teklifinde bulunmuş. Ancak Hindistan devleti bu teklifi reddetmiş.
Bu fiyatlar bit pazarına nur yağdırır
İkinci el pazarının büyümesine neden olan başka faktörler de mevcut. Eskisine göre cihazları yenilemek, kırılmış bir ekranı ya da bozuk bir bataryayı değiştirmek artık çok daha kolay ve ucuz. Fiyatları yenilerine çok daha ucuz olan ikinci el cihazları cazip kılan esas faktör ise yukarıda belirttiğim gibi yeni modellerde radikal yenilikler yerine sadece tasarımsal ve fonksiyonel küçük değişiklilerin gelmesi. Ve bu küçük değişiklilere rağmen fiyatların sürekli yukarı gitmesi. Tabii bu fiyat meselesi bizim gibi kurun çok dalgalı olduğu ülkelerde giderek daha acımasız bir hal almaya başladı, onu da belirtmemiz gerek. Piyasaya yeni giren cihazların önceki versiyonlarına göre çok büyük değişikliklerle gelmemesi meselesinde Samsung Galaxy S9 güzel bir örnek aslında. S8’den S9’a geçişte firma tasarımsal küçük değişiklikler yaptı. Benzer şekilde iPhone 8 de Apple’ın iPhone 7’de küçük değişiklikler yaparak piyasaya sürdüğü yeni modeli olmuştu. Aslında akıllı telefon markaları bu yöntemle büyük inovasyon ve geliştirmeler yapmak için zaman kazanmış oluyorlar. Bazı markalar ise piyasaya yeni model sunma konusunda daha temkinli davrananlardan. Örneğin LG. Güney Koreli şirketin CEO’su geçtiğimiz haftalarda yaptığı açıklamada sırf rakiplerimiz yeni model çıkardığı için değil ihtiyaç olduğu zaman piyasaya yeni cihaz sunacağız şeklinde bir açıklama yapmıştı.
Görsel kaynak:loop.co.id