Sony’nin en önemli stüdyolarından birisi şüphesiz Guerrilla Games’tir. Killzone serisine hayat veren ve Playstation 4’ün çıkış oyunlarından biri olan Killzone: Shadowfall’a imza atan firma işte o zamandan beri Horizon: Zero Dawn üzerinde çalışıyordu. Dile kolay 6 yıldır geliştirilen bir oyun.
Oyunun 6 yıldır geliştirilmesi bir yana sahip olduğu temaların da ilgi toplamasında yeri oldukça büyük. Neden ya da nasıl yok olduğunu bilmediğimiz medeniyet, Albert Einstein’in sözünü hatırlatan taş ve sopaya kalmış bir dünya teması ve tüm bunların merkezine oturtulan ana karakterimiz oyunun da hikayesini sürükleyen faktörler olarak karşımıza çıkıyor. Oyuna başladığınız andan itibaren merak unsurunun sizi sürekli ayakta tuttuğunu ve oyunun sonuna kadar da bu görevini başarıyla yerine getireceğini anlamaya başlıyorsunuz.
Horizon: Zero Dawn’ın sizi büyüleyecek olan en önemli yönü şüphesiz oyunun dünyasında gizli. Devasa bir dünyanın sizi beklediğini ve bu dünyanın dolu dolu bir dünya olduğunu söylemeliyim. Üstelik değişen hava şartları ve gece gündüz döngüsü dışında farklı iklim şartlarıyla da karşılaşıyorsunuz. Sık ağaçlardan oluşan ve yoğun bitki örtüsü ile karşılaşacağınız ormanlardan uçsuz bucaksız çöllere, karlı dağlardan irili ufaklı yerleşim bölgelerine kadar oyunun haritası zengin bir şekilde karşınıza çıkıyor. Açıkçası oyunun her anında bu dünyanın güzelliği karşısında büyüleniyorsunuz.
Oynanış dinamiklerine baktığımızda ise farklı türlerden güzel dinamikleri içerisinde barındıran bir oyun bizleri bekliyor. Çok derin olmasa da RPG dinamiklerine sahip olan oyunda deneyim puanı kazanarak seviye atlıyor ve yetenek ağacından dilediğiniz özelliklerinizi aktifleştirebiliyorsunuz. bu sayede çok daha etkili bir oynanışa kavuşan karakterinizin ayrıca kıyafetini değiştirmek ve hem silahlarınızı hem de giysilerinizi craftlayarak ekstra istatistiklere kavuşabiliyorsunuz.
Oynanıştan bahsetmişken oyundaki gizlilik unsurlarından ve karşılaştığımız dinozor benzeri robotlardan da bahsetmem lazım. Zor bir ilerleyişe sahip olan Horizon: Zero Dawn’da aksiyonun göbeğine atılmak ya da gizli bir şekilde ilerlemek tamamen oyuncuların tercihine bırakılmış. Her iki oynanış tarzı da gayet keyifli ve dengeli bir şekilde ilerliyor. Robotları ele geçirip diğer robotlara saldırtabildiğiniz ya da bazılarını binek hayvanı olarak kullanabildiğiniz Overdrive özellikleri gibi dinamikleri de unutmamak lazım.
Belli bir hiyerarşide yaşayan robotlar dışında oyunda bazı hayvanlarla da karşılaşıyorsunuz. loot sistemi ve craft sistemi için oldukça önemli olan bu hayvanlar yaşayan dünya atmosferini de sağlamlaştıran unsurlar arasında yer alıyor. Tavşan, tilki, domuz ua da fare gibi hayvanlar ile oyunun her anında karşılaşabiliyorsunuz.
Açık konuşmak gerekirse uzun süredr bu kadar sorunsuz ve sorunsuz olduğu kadar görsel, atmosfer anlamında da bu kadar sağlam olan bir oyun ile karşılaşmamıştım. Hideo kojima’nın Death Stranding’te de kullanacağı Decima Engine grafik motoru Horizon Zero Dawn’da adeta rüştünü ıspatlamış. Üstelik sadece atmosfer ve dünya değil teknik anlamda da başarılı olan yapım Playstation 4’ün gücünü de gözler önüne sermiş. Tamamen değişim gösteren oyun dünyası dışında yağmur, kar ya da sis gibi doğal etkenler de oyundan etkilenmenizi tetikliyor. Görsel açıdan doyurucu olan oyun özellikle geniş çerçevede yaşayan dünyası ve detayları ile sizi fazlasıyla büyülüyor.
Kısaca özetlemek gerekirse Zero Dawn hem merak edilen hikayesi, hem farklı dinamikleri barındıran oynanışı, hem de büyüleyici anlamda güzel dünyası ile başarılı bir yapım olmuş. yan görevleri ve oyunun dünyasını göz önüne aldığınızda en az 30-40 saatlik bir oynanış vaat ediyor. Ufak tefek eksikleri bulunmasına rağmen oyunun kendine bağlayıcı bir yapısı da var ve bu yapı saydığım tüm artılar ile birleşince ortaya doyurucu bir yapım çıkmış. PlayStation 4 sahibi olan herkese tavsiye ediyorum.
