Onlar her yerde karşımıza çıkıyor. Fabrikalarda otomobil üretirken ya da ağır sanayi kollarında onlardan yararlanıyoruz. Oyuncak olarak satılan fakat çok daha gelişmiş robotlar 50 yıl öncesine göre tam bir hayal ürünü. Akıllı telefon ile suratı değişen RoboMe gözü, kaşı, mimikleri ve genel olarak ifadesiyle insan olma yolunda son derece istekli bir ticari ürün. İşin bir de askeri boyutu var. Güdümlü roketi ya da mayını bile bir çeşit robot olarak sayarsak lazer sistemlerinin öne çıktığı günümüzde onların yapabilecekleri sınırsız gibi gözüküyor. Peki, bıçak sırtında olan robotlar iyiliğe mi kötülüğe mi hizmet edecek?
Sosyal bir platform Jibo
Yakın gelecekte robotların ev kullanımındaki yeri artacak gibi gözüküyor. Jibo’nun hedefi de bu. Jibo aslında arkadaşlık etmeyi programlayan bir yazılımcıların vücut bulmuş girişimi. Platformun geliştiricisi Cyntia Breazeal, gelişen işlemci gücü, internet ağı, bulut özellikli uygulamalar, ses ve görüntü tanıma ve batarya teknolojinde yaşanan yenilikler gibi yaygınlaşan özelliklerle aslında robotların da kendi içlerinde “olgunlaştığını” belirtiyor. Jibo’daki robotların odak noktası iletişim. Sahibinin iletişimiyle belli bir dereceye kadar değişkenlik gösterebilen Jibo robotları ister istemez sıcak bağların kurulmasına neden olacak. Bu sayede belki de ilk kez bozulan bir robot için endişelenip “acil’e” gideceğiz.
Kurtarıcı Robotlar
Robotların yazılım kısmı Jibo gibi platformlarla ve donanımın gelişmesiyle ilerleyecek. Bu noktada robotların önünü tıkayan orta vadede tasarım olarak gözüküyor. Robotların şu an için yürümesi onlar adına tam bir işkence. ABD bu alandaki çalışmaları hızlandırmak için DARPA altında (Defansif İleri Araştırma Projeleri Ajansı) ile iş birliğine geçerek dünyanın dört bir yanındaki robot gönüllülerini yarışmaya çağırdı. 2 milyon dolar ödülü kazanan Kore ekibi DRC-HUBO isimli robotla geleceğin kapılarını araladı. DRC-Hubo dizlerinde tekerleklerle zorlu ve değişkenlik gösteren zeminlerde ilerleyebiliyor. Aynı zamanda kendisine verilen bir eşyayı parçalarına kusursuza yakın derecede ayırabiliyor. Robotlar için bu tarz ince işler alışılmadık bir alan. Yakın gelecekte bu tarz robotların sağlık, itfaiye ve afet yardım ekiplerine katılması bekleniyor. Dolayısıyla çığ, maden göçmesi, deprem gibi olaylarda bu tarz robotlar insanlara yardım eli uzatıp yaşamımızın devamı için önemli bir rol oynayabilir.
Ölümcül bir bekçi köpeği The Super aEgis II,
Robotlar ne zaman insanlık için tehdit haline gelecek diye boşuna endişelenmeyin. Çünkü süreç çoktan başladı bile. Tabii burada Terminator benzeri robotların zamanda atlama yapıp insan öldürmesini kastetmiyoruz. Robotlar yani otomatik hareket eden nesneler çoktan insanları vuracak kıvama geldi. Otomasyon gücüyle övünen Güney Kore’nin geçtiğimiz sene gururla tanıtımını yaptığı The Super aEgis II iri bir köpek boyutlarında olup .50 kalibre silaha sahip. Önceden tanımlanan kişiyi 4 kilometrekare içerisinde gördüğü anda kendi kendine de öldürebilecek kadar yetenekli bu alet tam bir ölüm makinesi. Tetiği çekmek konusunda ise en büyük yardımcısı ve vicdanı Google Map ve balıkgözü lensi… Birinin hayatta kalıp kalmayacağına temel olarak bu ikili karar verdiğinde insanlık kendini güvende hissetmeli midir? Öyle olmalı ki 150 kişinin çalıştığı DoDAAM isimli askeri ve robotik araştırmalar yapan firma, bekçi köpekleri aEgis II’yi peynir ekmek gibi satıyor. Şu an için robotların bu yükselişine cılız birkaç ses dışında kimse tepki koymuyor. Bahsettiğimiz karşı duruş da Kaliforniya’daki Berkeley Üniversitesi’nde çalışan bir bilim adamı Stewart Russell’dan geliyor. Kendisi otonom teknoloji ile geliştirilen insan vurabilen sistemlerin askeri alanlar dışında kullanımını yasaklamak üzere açık bir mektup yazıp tanıdık tanımadık herkese göndermiş durumda. Bakalım mektubun cevabı nasıl olacak ya da olacak mı.