Sokakta yürürken büyük bir karmaşa ortasında kalırsınız. Bu olay büyük şehirlerde Normandiya Çıkarması kadar yoğun olabilir. İşte tüm bu şehir keşmekeşinin içinde bazen son derece estetik bir çizim sizi selamlayabilir. Sanatın en umulmadık bir anda duvarın üzerinde sizi karşıladığı graffitiler her geçen gün daha popüler hale geliyor. Bu akımın Türkiye ve Dünya çapındaki geliştiricilerinden Tunç Dindaş 80’lerden beri bu işin içinde. Bilgisayar ile çizim geliştirme teknikleri konusunda birçok dergide yıllarca içerik üreten “Turbo” ile tanışmak istiyorsanız duvarlara bakmanız yeterli.
Önce lakabınla başlayalım. Seni herkes Turbo olarak tanıyor. İsminle çağrışım içinde olmasının dışında Turbo’nun bir anlamı var mı senin için?
Turbo ismi bana Break Dance yaptığım dönemlerde takıldı. Breakin’ isimli filmdeki bir karakter yüzünden oldu her şey. Açıkçası “universal” bir isim olduğu için benim de hoşuma gitti ve kullanmaya devam ettim. 2004’den beridir de reklam sektöründe animasyon filmleri hızlı yaptığım için bana Turbo diyorlar. Hoşuma da gidiyor. Tunç yada Turbo. hangisini kullanmak istersem kullanıyorum. (Gülüyor)
Sokak sanatı ve graffiti ile uğraşıyorsun. Sen bu kavramları nasıl yorumluyorsun?
Beni var eden şey aslında graffiti. Sokaklara bir şeyler yapan kişiden, sanat platformuna çıkaran ve dünyaca tanınmamı sağlayan hobim aslında. Ben graffitiyi ilk başladığım dönemlerdeki heyecanla yapıyorum. O amatör ruhum hiç bitmedi diyebilirim. Hâlâ arıyorum, deniyorum. Kendim için boyuyorum aslında. Kimsenin fikri beni bağlamıyor. Graffiti’yi yaptığım özel işlerde de kullanıyorum. yaptığım videolarda, yazdığım alışveriş listelerinde bile…
Çizimlerinde mesaj kaygısı yerine estetik duruş öne çıkıyor. Bu kişisel tercihini nasıl açıklıyorsun?
Hiç bir zaman mesaj kaygısı gütmedim. Zaten ülkemizde mesaj vermeye meraklı dolu insan var. Ben güzel, göze hoş gelen çizimler, yazılar yapmayı seviyorum. Duvarı gri olarak görmek istemiyorum. Sıkıcı şehir hayatında insanlara bir anda görsel eğlence yaratmayı seviyorum.
Bir çizim ne kadar zamanını alıyor? Polis vs. gibi dış etkenler müdahale ediyor mu, başına hiç böyle bir olay geldi mi?
Bayağı bir süredir illegal çalışmıyorum. O yüzden polis maceralarım 80’lerin sonu ve 90’ların başında kaldı. Yaptığım duvarlar renkli ve detaylı olunca izinli graffiti yapmayı tercih ediyorum. Artık yaşımın ilerlemesi ve sosyal sorumluluklarım gibi sebeplerde var. Genelde İstanbul dışında başka şehirlerde boyamayı sevdiğim için o şehirlerdeki insanlar iyi yaklaşıyorlar. Çünkü onların gözünde İstanbul’dan gelip onların yaşadığı şehre emek sarf eden bir insan var. Belki de çizdiklerimden olsa gerek olumlu tepkiler alıyorum hep.
Sıkı bir Amiga geçmişine sahipsin. Sence 80’ler ve 90’lar günümüz dijital sanatlarını nasıl etkiledi?
Eskilerden Amigacı birine yakışacak bir soru. Kimse bana bunu sormamıştı. (Gülüyor) 80’ler ve 90’ların dışında teknoloji sanatı oldukça etkiledi. Artık sanatçılar muhakkak günümüz teknolojisini ürettikleri eserlerde bir yardımcı araç gibi kullanıyor. Teknolojinin bu hale gelmesi ve internette her türlü görsele rahat ulaşım, sanat akımlarını da beraberinde etkiledi tabii ki. 80, 90’ların grafik stillerini bir çok eserde görmek mümkün. Hatta o akımlar üzerinden eser üreten sanatçılar çıktı. Teknoloji ve sanat iç içe girdi diyebilirim.
Seni en son Pera Müzesindeki sergide gördük. Kısaca ondan bahsedebilir miyiz?
Pera müzesindeki sergimiz iyi geçti. En azından benim için iyi geçti. Müzedekilerin 20 küsur deliyi o tarihi binaya sokup bir şeyler yaptırmak hoşlarına gitti mi bilmiyorum? (Gülüyor) 20000’den fazla ziyaretçisi olan bir sergi düzenledik. Sağ olsun kuratörümüz Roxane Ayral bizim çok kahrımızı çekti. Bir çok röportaj verdim sergiden sonra. Almanya, Fransa ve Uzakdoğu’dan birçok kanalın hazırladığı belgesellerde yer aldım. Benim açımdan güzel bir sergi oldu. Ben çok eğlendim. Dünyanın en ünlü graffiti sanatçıları ve adamları ile yan yana durmak ve iş yapmak benim için inanılmazdı.
Müzeden sonra bir çalışma veya projen oldu mu?
Yeni solo sergime hazırlanıyorum. Daha çok fikir ve taslak aşamasındayım. En önemli projem o. Tabii ki bunu dışında birçok kurum ve şirket için graffiti yaptım. Reklam ve filmler için de graffitiler yaptım.
Teknoloji ile aran nasıl? Sosyal medyaya bağımlı mısın, akıllı telefonları sık sık yeniler misin?
Sosyal medyayı çok sevemedim açıkçası. Instagram dışındaki platformlara ben pek bakmıyorum. Genelde asistanım ilgileniyor. Amiga döneminde deli gibi teknolojiyle ilgilenirken şu anda teknolojiden nefret ediyorum. Bilgisayarıma format atmasını bile bilmem. kafamı gereksiz şeylerle doldurmayı sevmiyorum. Hele günümüzde şu telefonu bilgisayarla, bilgisayarı bilmem neyle bağlama ve veri alışverişi olayları beni deli ediyor. (Gülüyor) iPhone kullanıyorum sadece. Öteki telefonlarla artık ilgilenmiyorum.
Bilgisayar oyunlarıyla aran nasıl? Eski yeni sevdiğin oyunlara örnek gösterebilir misin? 2d vs 3d oyun kavgasına girer misin 🙂
Hahaha! İşte süper bir soru daha! (Gülüyor) Yeni oyunları oynayamıyorum. Özellikle 3d vs olanları. Grafikler ise inanılmaz oldu. Ben hâlâ eski piksel oyun grafiklerini görmek istiyorum. Ama nerdee? Online eski oyunları görürsem oynuyorum. Telefonda ise klasik vakit geçirme oyunlarını seviyorum. En sevdiğim oyunlar ise şunlar. Sana nostaljik bir liste yapayım. Battle Squadron (Amiga), Exolon (Spectrum 48k), Jim Power (Amiga), Hybris (Amiga), Barbarian (Commodore 64), Chuckie Egg (Spectrum 48k), Green Beret (Spectrum 48k), Turrican 2 (Amiga), Jetpac (Spectrum 48k), Gods (Amiga)
Graffiti yapmak bu işe başlamak için nasıl bir yolda ilerlemek gerek?
Aslında yapılan graffitileri incelemek ve harflerin nasıl oluştuğunu anlamak en önemlisi. Resim bilgisi olan bir kişi daha hızlı ilerleyebiliyor. Uygulama tarafında ise mahalleden çizenlerle takılmak en iyisi.