Far Cry serisi 2004 yılında hayatımıza girdi gireli çok fazla şey değişti. En başta oyunun yapımcısı değişti ve CryTek oyunun haklarını Ubisoft’ta bıraktı. Ardından ilk gerçek anlamda açık dünya diyebileceğimiz Far Cry 2 geldi. Sonra Far Cry 3, 4… Şimdiyse zamanı geriye alıyoruz. Hem de bayağı bir geri alıyoruz. Milattan önce 10000 yılında yaşamış insanları işliyoruz ve onların hayatta kalma savaşına gidiyoruz.
M.Ö. 10 000 yılında geçecek bir oyun hazırlamak nereden bakarsanız bakın riskli bir iş. Arkeolog’lar sayesinde ortaya çıkarılan onca delil ve buluntuya rağmen yine de o dönemde yaşayan insanlar hakkındaki bilgimiz bir noktada tahmine dayanıyor. Tarih öncesi çağ ve Neolitik (Cilalı Taş Devri) arası bir geçiş dönemi olan 10.000’de yaşanmış hikayeleri zaten doğrudan bilmemize olanak yok. Henüz yazının olmadığı, insanların temel ihtiyaçlarını karşılamak dışında, daha yerleşik hayata bile geçemedi bir aralıktan bahsediyoruz.
Takkar ve Wenja kabilesinden dostları bir mamut avının ortasındayken hikayemiz başlar. Muhtemelen yavru bir mamutu köşeye sıkıştırırlar ve öldürürler. Dönem şartları zor, karnını doyurmak istiyorsan avlanman gerekiyor. Eh, avlanmayana ve yerinde oturana o dönemde yemek yok, gidip kendinizin alması gerekiyor.
Av takibi tam mamutu parçalaraya ayıracakken ortaya bir kılıç dişli kaplan çıkar ve olanlar olur. M.Ö. 10.000 yılında insanoğlu besin zincirinde en tepede değildi ve oyun size bu durumu hikaye anlamında kanıtlamaya kararlı. Kaplan ortalığı kan gölüne çevirirken Takkar ve dostu kaçmaya çalışırken uçurumdan aşağıya atlarlar ve hikayemiz gerçek anlamda başlar.
Buzun Çağı’nın hemen sonrasında geçen Far Cry Primal, üç büyük kabilenin mücadelesi ve üstünlük çabasını anlatıyor. Takkar’ın da bulunduğu Wenja’lar, yamyam kabilesi Udam’lar ve ateşin efendileri Izila’lar. Wenja’lar diğer iki kabilenin baskısıyla büyük ölçüde dağılmışlar ve bir topluluk olmaktan çok uzak hale gelmişlerdir.
Hikayemiz tamamen kurgusal olduğu için işin içinde bol bol mistisizm de var. Durumdan payını alan Wenja’ların da tıpkı diğer iki kabile gibi önemli mistik güçleri vardır. Onları betimleyen özellik hayvanlara hükmetme becerisidir. Lakin çok uzun süredir Oros’ta hayvan efendileri görülmemiştir. İşte bu noktada Takkar devreye giriyor.
yun kendi arka plan hikayesine gerçekten değer veriyor ve bunu size her açıdan hissettiriyor. Uygarlığın gelişmediğini, henüz emekleme aşamasında olduğunu hissedebiliyorsunuz. Fakat, benim daha önce defalarca kez söylediğim bir şey maalesef es geçiliyor ve Far Cry Primal en büyük hatayı burada yapıyor.
Far Cry Primal’ın en kötü yanı kolay bir oyun olması. İnsanların beklentisi gerçekçi ve acımasız bir dünyayken, yanınızda kaplanınızla Oros’u paramparça ediyorsunuz. Doğanın böyle bir özenle işlendiği bir oyunda, besin zincirindeki yerimizi sorgulamak isterdik. Oyunda bir noktadan sonra güçlü düşmanlarla karşılaşıyorsunuz ama bilmediğimiz dönemin o tedirginliği bir türlü bizi etkisi altına alamıyor.
Hayatta kalma hissiyatı… Bakın bu doğru kelime. Bu kavram düzgün işlenmediği için oyunu oynarken belli ölçüde içinde bulunduğunuz vahşi çağdan kopuyorsunuz. Haritada yeni bölgeleri açtıkça yeni hayvanlar, yavaş yavaş sağlığımızı tüketen soğuk yerler görüyoruz ama oyun dünyası bir şekilde hep bizi üstün çıkartıyor. Doğadan daha üstün bir varlık olmak biraz abartı olmuş.
Güzel grafikleri ve eğlenceli hayvan edinme sistemini görünse ister istemez üzülüyoruz. Far Cry Primal içerisinde çok özel fikirler barındırsa da ardında duran Far Cry 4’ün gölgesinden bir türlü kurtulamıyor ve kendi ayaklarıyla yere basamıyor. Bu haliyle daha çok Far Cry konseptine ilgi duyan oyunculara hitap ediyor.
Oyunun ilk 10 dakikasını aşağıdan seyredebilirsiniz.
[vsw id=”44XfNEpOrZY” source=”youtube” width=”425″ height=”344″ autoplay=”yes”]