TOGG’un gün yüzü görmesi ve Tesla’nın lansmanıyla elektrikli otomobil (EV) piyasası ülkemizde yükselişe geçiyor. Farklı markalar, farklı EV’leri satışa hazırlıyor. Tüm bu gelişmeler ışığında kullanıcılar maliyet ve konfor açısından şarj konusunu merak ediyor. Çünkü otomobil kültüründe benzin istasyonuna o kadar alıştık ki yakıtsız kalma korkusu asla yaşamıyoruz. Buna karşın şarj istasyonları farkı nedir ve maliyete nasıl etki eder gibi sorular yeni yeni gündeme geliyor.
Elektrikli Otomobil için AC ve DC şarj farkları nedir?
Biraz elektrik bilgisi ile başlayalım. Alternatif Akım (AC) ve Doğru Akım (DC) ile çalışan üniteler ile başlıyoruz. Buna geçmeden önce şunu hatırlayalım: EV’ler DC şeklinde depolama yapar. Yani AC de versek DC de versek elektrikli otomobil bataryasında DC enerji bulunuyor. Şimdi Doğru Akım’ı yüksek kapasiteli bir enerji olarak ele alalım. Dışarıda birçok istasyon bu seçeneği kullanıyor. DC ile şarj, AC’ye kıyasla çok daha hızlı oluyor. Çünkü enerji dönüşümü (DC’den AC’ye) araç yerine istasyonda gerçekleşiyor. Bu da dolum süresini kısaltıyor. Örneğin yarım saatte %80’e varan şarj seçenekleri mevcut. Tabii ki araçtan araca bu süre farklılık arz ediyor. Fakat bu işlem ile dolum yapmak ne yazık ki daha maliyetli.
En hesaplı senaryo
Evlerimize kuracağımız duvar tipi şarj üniteleri ise AC üniteye sahip. Burada aracımızın içindeki dönüştürücü devreye giriyor. AC, DC’ye dönüşüyor. (Evet, bu grubu ülkemizde görsek fena olmaz!) Dönüşüm süreci zaman aldığı için dolum süresi 8 saati bulabiliyor. Ancak bu yöntemin artısı, dışarıdaki seçeneklere göre daha uygun fiyatlı olması. Rutin kullanım senaryolarında bu yöntem ideal. Çünkü araçların zaten aşağı yukarı 100 – 400 km menzili var. Günlük işlerinizi rahatlıkla halledip akşam aracı şarja koymanız ideal bir hamle.
Fiyatlar beklentiyi karşılamıyor
Fiyatlar sürekli değişiyor ancak genelleme yapalım. Aracı DC ile dışarıda bir yerde şarj ederseniz benzin fiyatının %80-90’ına yakın ödeme yapıyorsunuz. Dizele göre ise elektrikli şarj daha pahalı oluyor. Evde duvar tipi bir çözüm tercih ederseniz de bu sefer dizel maliyetin biraz altına iniyorsunuz. Fakat yine de bu durum yüksek beklentileri karşılayacak düzeyde değil. Zaten EV araçlar konusunda iki sıkıntıdan biri bu. Yani kullanıcıların beklediği “ucuz” seyahat. Böyle bir beklentiyi unutmaya başlasak iyi olur. İkinci konu ise yaygınlık ve dolum süresi. Neyse ki istasyon sayısı hızla artıyor. Şu an için Türkiye’deki sayı 6500. Yıl sonu bunun 15 bine gelmesi plan dahilinde.
Planlama ile uzun yol ıstırap olmasın
TOGG’un Trugo markası istasyon konusunda ciddi bir atak sağlıyor. Diğer yandan Tesla, ZES, Eşarj, EnYakıt gibi birçok alternatif istasyon markası büyümeye devam ediyor. Özetle bir sene içerisinde şarj yeri sorunu yaşamayacağız. Fakat yarım saat civarı şarj etmek uzun yol için düşündürücü bir konu. Sürücülerin bu nedenle alışkanlıklarını değiştirmesi gerekiyor. Örneğin kendimden örnek vereyim. Ege ve Karadeniz rotalarında tercih ettiğim dinlenme yerleri ve restoran-kafelerim var. Bazıları oldukça lokal yerler. Benzin dolumu bir sorun olmadığı için bu konuda esnek davranabiliyordum. Ancak EV ile rota planlarken doğru düşünmek gerek. Mola yerleri ile istasyonların kesiştiği bir planlama ile hareket etmek çok daha sağlıklı olacak. Yoksa keyif almadığım bir noktada “makine kahvesi” içip yarım saat beklemek zorunda kalabilirim. Yine de istasyon sayısı artıkça aşılmayacak konular değil bunlar. Yeter ki önden bir planımız olsun.
Cazip avantajları dönüşüm sürecini hızlandırabilir
Son olarak dizele göre elektrikli araçların çok daha avantajlı olmadığından bahsettim. Üstüne üstlük bir de şarj yeri ve zamanı dedim. Bu nedenle global pazarlama stratejileri araçların ucuz olmasından çok çevreci olmasına odaklanıyor. Ayrıca belediyeler, eyaletler kampanyalar yapıyor. Örneğin Amsterdam merkezde çok ciddi bir park sorunu var. Fakat EV araçlar, her zaman öncelikli; neredeyse hiç beklemeden park etmek mümkün. Belirli oranlarda vergi teşviki de söz konusu olabilir. Özetle, ülkemizde yeni yeni yaygınlaşan EV’leri doğru konumlandırırsak, piyasa da ona göre olgunlaşır. Bu da sürücüler için daha hızlı ve sağlıklı bir dönüşüm süreci anlamına gelir. Yoksa TOGG’a LPG takan ustalar ortaya çıkabilir.