Son zamanlarda yapılan araştırmalar verimliliği artırmak için daha fazla değil, daha az çalışmamız gerektiğini gösteriyor. İsveç gibi çalışma saatlerini düşüren bir kanun çıkarır mıyız bilinmez ama o güne kadar yazılımlar yardımıyla daha verimli çalışabilirsiniz.
Maynard Keynes, 1930’larda torunlarının neslinin haftada sadece 15 saat çalışacağını söylüyordu. Ancak ünlü ekonomist bu tahmininde yanıldı ve torunları eskiye göre çok daha zorlu bir çalışma sistemiyle karşılaştı. Günümüzde ise iş ve özel hayat sınırlarının giderek bulanıklaştığı bir sistemdeyiz. Artık sabah 9’da başlayıp akşam 6’da biten bir mesai ile çalışan insan sayısının azaldığını görüyoruz. Birçoğumuzun hayatında e-postaları akşam ya da haftasonu da kontrol etmek, cevaplamak, hatta sunum ya da rapor hazırlamak gibi zorunluluklar bulunuyor.
Ekonomik Kalkınma ve İşbirliği Örgütü’nün (OECD) 2014 yılında hazırladığı ortalamasına göre bir yılda bir insanın çalışma saati 1765 saat olması gerekirken, Türkiye’de bu rakam 1855. Rapora göre en uzun çalışma saatlerinin olduğu ülke de Türkiye. Türkiye’yi Meksika, Güney Kore, İsrail ve Yunanistan izliyor.
Bunun Keynes’in bahsettiği özgür yaşam tarzından oldukça uzakta olduğunu söylemek için hesap yapmaya gerek yok. Bunca otomasyon sisteminin hayatımıza dahil olmasına karşın, yapılacak çok fazla işimiz olmaya devam ediyor. Üstelik bunu yapmak için de gün içinde çok fazla zamanımız olmuyor.
Yunanistan gerçekten tembellik mi etti?
Daha çok çalışmanın ülkelerin ekonomisine iyi geleceğini duyuyoruz, ancak elimizde bunu kanıtlayan bir veri bulunuyor mu? Yunanistan en çok çalışan ülkelerden birisi olmasına karşın (Eurostat raporuna göre Avrupa ortalaması haftada 40,3 saat, Yunanistan ortalaması ise haftada 42 saat), ekonomisi batık durumda. İsveç de Avrupa’nın en çok çalışanlar listesinin sonlarına yakın bir noktada. Kısa süre önce günlük çalışma saatlerini sekizden altıya düşürdüler. Sizce umursamazlar mı? Hiç de değil: Araştırmalar onların yanında.
Göteborg’da Toyota servis noktaları günde 6 saatlik çalışmaya 13 yıl önce geçti. Bunun hem daha mutlu çalışanlar hem de daha düşük personel cirosu ortaya çıkartırken, kârlılığı da yüzde 25 artırdığını da ekleyelim. The Economist dergisinin araştırması ise ortalama çalışma saatlerini, çalışılan saat başı GSYİH (Gayri Safi Yurt İçi Hasıla) ile karşılaştırdığında, daha uzun saatlerin daha düşük üretkenlikle bağlantılı olduğu sonucunu kaydediyor.
Ancak aslında daha uzun saatler çalışmanın daha çok iş yapılmasıyla sonuçlanması gerekmez mi? Bu mantıklı görünebilir, ancak çalışmak için daha çok saatimiz olması, bunları verimli bir şekilde doldurabildiğimiz anlamına gelmiyor.
30 saatten az çalışanlar daha mutlu oluyor
Avrupa Vakfı’nın bir raporu, esnek çalışma saatlerine ya da yarı zamanlı rollere sahip olanların daha mutlu ve verimli olduğunu gösteriyor. Harvard Business Review’in yayınladığı bir çalışma yöneticilerin 80 saatlik bir haftada kimin çalışıp kimin çalışma taklidi yaptığını ya da vakit öldürdüğünü anlayamadıklarını ortaya çıkarttı. Avrupa Vakfı’na göre verimlilik ve mutluluk için baraj çizgisi haftada 30 saat. Bu Keynes’in tahmininin iki katı, ancak Batı ortalamasının önemli derecede altında.
Daha az çalışma saati ve yüksek verimliliğin bağlantısı yaklaşık 150 yıldır araştırılıyor. Şaşırtıcı olmayacak bir veri de, işkolik olmanın bizim için kötü olduğunu gösteren bir araştırma. Londra Üniversitesi Akademisi’nin araştırması, haftada 55 saat ve daha fazla çalışanların 35-40 saat arasında çalışanlara göre kalp krizi geçirme ihtimallerinin üçte bir oranında arttığını gösteriyor. Çok çalışan grubun koroner kalp rahatsızlığına sahip olma oranları da yüzde 13 artıyor. Bir diğer bulgu ise, işle ilgili tükeniş (burnou) sendromunun, gelecekteki yaşanabilecek stresle başa çıkmayı da zorlaştıracak sinirsel değişikliklere sebep olması.
Peki neden bu kadar çok çalışıyoruz? Hem sağlığa hem işe hem de işverene olumsuz şeyler getiren bu sistemin, görünürde herhangi bir avantajı da yok. Neden bu araştırmalara kulak vermiyoruz?
Yöneticiler üzerinde mahalle baskısı var
Burada siyaset, kültür, psikoloji ve teknoloji gibi faktörler devreye giriyor. Bunları belki tek tek ele almak kolay ama hepsini bir arada tuş etmek galiba bizi zorluyor. Biz bu işin teknoloji tarafını ele alalım; 1970’lerde bir ofiste çalışanlar, acil bir durum hâlinde masa başında olduklarından çalan telefonu açabilirlerdi. Ancak şimdi herkesin bir cep telefonu var ve bir durum olduğunda e-postalara bu cihazla ulaşılabiliyor. Bu da iş ve özel hayat sınırlarını ortadan kaldırıyor. Böylece bir mola vermenin gerçek bir mola olmaktan çıkması da söz konusu oluyor.
Bunun yanında sosyal baskı da mevcut. Bir yöneticiyseniz ve rakiplerinize bakarsanız, her birinin uzun süreler çalıştığını görürseniz, kendi çalışanlarınızın daha az çalışmasını kabul eder misiniz? Çalışan tarafında da durum değişmiyor, az sayıda kişi işi erken bittiğinde işyerinden çıkıyor ve bu yine de bunu olumlu karşılaşayan az kişi var.
İsveç’in bu kararı Avrupa’daki diğer ülkelerce yakından takip ediliyor, bunun faydalarını gördükleri taktirde, diğer ülkeler onu izleyerek domino etkisi yaratabilir.
Verimli çalışma için yazılımlar
RescueTime
Orijinal olarak işten kaytarmayı önlemek amacıyla hazırlanan RescueTime, örneğin uzun bir süre bir Excel tablosuna baktığınızda alarm çalıyor. RescueTime sistemin arka planında çalışıyor ve hangi uygulamayı ne kadar süreyle kullandığınız kayıt altına alıyor. Yazılımın hoş yanı, üretkenlik hedefleri belirleyebilmeniz, örneğin “Bugün 6 saat boyunca işle ilgili uygulamaları kullanacağım” diyorsanız, uygun bir hedef belirlemeniz mümkün.
Bu hedefleri tamamladığınızda size bir e-posta gönderiyor. RescueTime’ı Facebook gibi dikkatinizi dağıtacak web sitelerini de engellemek için kullanabilirsiniz. Bunu ‘focustimes’ adlı özelliği etkinleştirerek yapabilirsiniz.
WorkPace
Arka planda yaptıklarınızı izleyen bir başka yazılım olan WorkPace, buna karşın daha çok sağlığınızı düşünüyor. Ekran karşısında durmaya yeterince sık ve uzun ara vermenizi sağlamak amacıyla kullanabileceğiniz yazılımdaki grafikler, bir çalışma günü içerisinde ne kadar klavye ve fare kullandığınızı gösterebiliyor.
WorkPace’in egzersizlerle ilgili bir yanı da var: Aralarda göz dinlendirmenizi sağlayan, vücudun alt kısmını çalıştırmayı ve üst kısım için farklı pozisyonlar gösteren özelliği daha sağlıklı bir çalışan olma yolunda size yardımcı olabilir.
f.lux
Yazılımlar ara vermenizi tavsiye etse de, bilgisayarınızın karşısında saatlerce ara vermeden çalışmanız gereken iş günleri de hayatımızda, ne yazık ki mevcut. Özellikle geç saatlere kadar çalışanların hayatını kolaylaştırmayı hedefleyen f.lux, günün saatine göre monitörün renklerini ayarlayarak, akşam ve gece saatlerinde daha sıcak tonların ekrana gelmesini sağlıyor. Bu da, parlak ekran ışığının azalmasına sebep oluyor.
Bunun verimliliği artırdığı ya da yorgunluğu azalttığı konusunda elimizde kesin bir veri bulunmuyor, ancak daha dinlenmiş hissederseniz, kullanmaya devam edebilirsiniz.