Call of Duty: Black Ops 4 incelemesine geçmeden önce bir şeyi itiraf etmem gerek. Geçmişte bana “Senaryo modu olmayan bir Call of Duty oyunu çıkacak” deseler muhtemelen inanmazdım. Medal of Honor ve Call of Duty serisinin yeri bizde çok başkadır. Her oyunda oyuncuya anlattığı hikâye, yaşanılan sahneler ve hissiyat cidden bambaşka bir anı olarak hatıralarımıza yerleşti.
Seri son yıllarda çıta olarak düşüşteydi. Son çıkan World War 2 oyunu bir miktar hoşumuza gitti elbette, yıllar öncesini yad ettik. Lakin o yapımda bile CoD adına yakışmayan detaylar mevcuttu. Uzun süredir senaryo olarak sunulan içeriğin yavanlığından ve gösterişli sinematikler ve doğru yerde doğru şeyi yapmamıza odaklanmış bir lineer akıştan şikayetçiydik. Senaryo diye anlatılan şey bu kadar basit olmamalıydı. Özellikle CoD serisinin ikonik karakterlerini ve sahnelerini düşündüğümüzde oyuncu olarak kabul edemiyorduk. Sonunda yapımcılar bizi duymuş olacak ki “yeter be, koymuyoruz o zaman” benzeri bir isyan cümlesinden sonra oyundan senaryo modunu “şimdilik” çıkardıklarını bu oyun ile birlikte lanse ettiler. Hatta sonra pişman olmaları yönünde birtakım sinyaller de verdiler dolaylı yoldan.
Gelelim senaryosuz Call of Duty’mize. Akış olarak yıllardır özelikle Amerika kıtasının en meşhur turnuva oyunu olan CoD için daha bir “eSports Ready” haritalar hazırlanmış. PUBG benzeri Battle Royale moduna ayrı bir paragraf açacağım, ondan önce düz Multiplayer kısmı eritip geçmek istiyorum. Harita tasarımlarından aksiyon dozunun artıp güçlendiği dar alanda kısa atışmalar gerçekleştirebileceğiniz haritalarımız sizi aksiyona hızlıca alıştırıyor. Her karakterimizin kendine has özelliklerinin olduğunu da hatırlatmak gerek, bu özellikler ile birlikte dar haritalarda işler iyice kızıştığında kim daha profesyonel oyuncu sorusu vücut buluyor.
Call of Duty: Black Ops 4 yenilik olarak Heist modu mevcut. Capture The Flag ve Payday benzeri (Heist adını bari rahat bıraksalarmış…) benzeri bir oynanış ile limitli kaynakları kullanarak ayakta kalmaya ve roundlar boyunca başarılı olmaya çalışıyorsunuz.
Genel izlenim ile zaten bildiğimiz, yıllar boyunca aşina olduğumuz, Quake ve Unreal Tournament uzayıp giden online heyecan kısmının tükendiği nokta şimdilik burası diyebilirim. Yeni bir heyecanın başladığı nokta ise AAA olarak hedeflenen Call of Duty: Black Ops 4 içerisine yerleştirilen Battle Royale modu. Çoğu Battle Royale oyununa şöyle bir göz gezdirmiş oyuncu olarak diyebilirim ki şahane gözüken bir oyun modu olarak bize sunulmuş. Optimizasyon, oynanış mekanikleri, oyun hızı, anlaşılabilirlik, akıcılık ve diğer benzer yapımlarda olmayan tüm heyecan Call of Duty adının altında toplanmış resmen. Oyunda kullanılan silahların Blackout (CoD’un Battle Royale modu) tarafında da kullanılması, eklentilerin vs. bulunması oyun keyfini yükseltiyor. PC tarafında 60 FPS ile yüksek kalitede grafikli bir Battle Royale oyunu oynamak gerçekten büyük bir olay. Haritanın büyüklüğü ve ilerde eklenebilecek yeniliklere kapı açık bırakılmış bir Call of Duty var karşımızda.
Özellikle Avrupa ve Amerika’da Blackout modu ile büyük sükse yaratacak olan Call of Duty: Black Ops 4 için şimdiden geleceğin Battle Royale kavramını şekillendiriyor diyebiliriz.