Sokak fotoğrafçılığı kameraların hantal yapılarının küçülmesiyle yaygınlaşan bir tarz. Buradan yola çıkarak kompakt yapısına rağmen Leica kalitesi ve amiral gemisi özelliklere sahip olan Xiaomi 14, tam anlamıyla bir sokak fotoğrafçılığı canavarı demek mümkün…
Fransa’daki kır evinin çatısındaki penceresinden Joseph Nicephore Niepce’nin saatlerce pozlayarak çektiği dünyada bilinen ilk fotoğraftan bu yana yaklaşık 200 yıl geçti. Ancak bir sanat biçimi olarak fotoğraf, teknolojinin de gelişmesiyle birlikte yenileniyor, eskimek nedir bilmiyor. Günümüzde en yaygın fotoğraf türlerinden biri olan sokak fotoğrafçılığı, teknoloji, sanat ve kültürdeki değişikliklerle birlikte gelişen bir asırdan fazla bir süredir hayatımızdaki yerini koruyor. Sokak fotoğrafçılığı özünde kamusal alanlarda günlük yaşamın samimi anlarını yakalamak olup görsel hikaye anlatımı ve belgesel fotoğrafçılığın hayati bir parçası haline gelmiştir. Sokak fotoğrafçılığı, özellikle sosyal büyüme ve çekişme zamanlarında, bölgelerin ve toplulukların benzersiz kimliklerini ve kültürlerini keşfetmede değerli bir araçtır.
Kameralar ufaldı sokak fotoğrafçılığı doğdu
Fotoğrafçılığın ilk yıllarında, sokak fotoğrafçılığı, hantal ekipmanlar nedeniyle özellikle yaygın değildi – portre çalışması ve pratik bürokratik belgeleme daha öncelikli ve kazançlı bir işti. Bununla birlikte, 1900’lerin başında taşınabilir kameranın ortaya çıkışı, fotoğrafçıların sokaklarda samimi anları yakalamasını mümkün kıldı. 1920’lerde ve 30’larda Eugene Atget ve Henri Cartier-Bresson gibi öncüler, yaşadıkları şehirlerdeki günlük yaşamı yakalamak için küçük kameralarını kullanarak modern sokak fotoğrafçılığının yolunu açtılar. 1950’lerde ve 60’larda, daha hızlı, daha erişilebilir kameraların ve filmlerin yükselişi sayesinde sokak fotoğrafçılığı gelişti. Robert Frank ve Garry Winogrand gibi fotoğrafçılar, ülkenin değişen sosyal ve politik manzarasını belgeleyerek savaş sonrası Amerika’nın ruhunu yakaladılar.
2000’li yılların son çeyreğinde akıllı telefonların kamera özelliklerinin teknolojik yeniliklere bağlı olarak gelişmesi yine 2010 yılı başlarında Instagram ve diğer sosyal medya uygulamalarının hayatımıza girmesiyle mobil fotoğrafçılık, özellikle de sokak fotoğrafçılığı yeni bir boyut kazandı. Akıllı telefon üreticilerinin asırlık fotoğraf, kamera, mercek vs. ekipman üreten firmalarla iş birliği yapmaları da son birkaç yıldır sokak fotoğrafçılığı türünde kamera yerine mobil telefon kullanmayı özendiriyor.Nitekim, Xiaomi’nin Leica iş birliğiyle ürettiği ve ülkemizde satışa sunduğu Xiaomi 14 de kompakt yapısı, kararlı, tutarlı ve hızlı kamera dizilimi ile kaliteli görseller üretmenizi sağlıyor, hayatınızı kolaylaştırıyor. Zira sokak fotoğrafında gerçekten “samimi” bir an yakalamak istiyorsanız, dikkat etmeniz gereken ilk kural o an orada olmak ama bir şekilde görünmez kalmayı da becermektir. Zira fotoğraf çektiğiniz fark edildiğinde özneler ya istemediğiniz bir şekilde poza girerler ve doğallıklarını kaybederler, ya da fotoğraflarını neden çektiğinizi merak ederek sizinle nahoş diyaloglara girebilirler. Ancak elinizde ne kadar küçük olursa olsun bir kamera yerine telefon olması sizi sokakta bir anlamda görünmez kılacaktır. Ben de Xiaomi 14 ile sokağa çıktığımda bu konfor yaşadığımı itiraf etmeliyim. Aslında aynasız olarak nitelendirilen küçük bir kamera ve bundan da çok daha küçük bir kompakt kameram olmasına rağmen Xiaomi 14 ile sokakta o kadar rahattım ki, gerçekten çok keyif aldım. Elimdeki telefonun küçük ve kompakt olmasının yanında işlemcisinin güçlü olması da çok önemliydi. Çünkü hayat sokakta çok hızlı akıyor ve çoğu telefonlar size “shutter lag” denen deklanşör gecikmesi sorunu yaşatıyorlar. Peki nedir bu durum? Muhtemelen deklanşöre bastığınız anla, fotoğrafın ekranınızda belirdiği an arasında küçük bir gecikme yaşıyorsunuzdur. İşte bu durum bazen çok ciddi sorunlara yol açar, belki de çok iyi bir fotoğrafı kaçırabilirsiniz. Xiaomi 14 birçok özelliğiyle bu sorunun üstesinden geliyor.
Öncelikle fiziksel olarak anlatmak istiyorum Xiaomi 14’ü… Amiral gemisi özellikler taşısa da boyutları açısından bakıldığında oldukça kompakt, ele rahat oturan bir yapısı var. 152.8 x 71.5 x 8.20 ölçülerindeki telefon yalnızca 193 gr. ağırlığında. Selefi olan 13 serisi ile benzer gibi görünse de aslında önemli geliştirmeler ve değişiklikler var. Ancak Xiaomi, bu seride tasarım açısından tutarlı bir yolda ilerliyor. Siyah, beyaz ve yeşil renklerde ülkemize gelen Xiaomi 14’ün bana gönderilen deneme modelinin siyah yerine yeşil olmasını çok sevdim. Ama her zamanki gibi telefonu korumak için kutudan çıkan kılıfı kullanmak durumunda kaldım. Bu kez şeffaf silikon bir kılıf yerine, mat ele oturan, kaymayan siyah bir kılıf çıkıyor kutudan. Çok başarılı…
Snapdragon 8 Gen 3 Farkı ve kamera
Her ne kadar işlemciler yalnızca telefon üzerindeki uygulamaların hızlı ve sağlıklı çalışmalarını sağlıyor olsa da fotoğraf üretiminde de önemli bir rol oynuyorlar. Nitekim 4 nm teknolojisine sahip olan Snapdragon 8 Gen 3 Mobile Platform işlemci, fotoğraf çekiminde özellikle hareket içeren karelerde sağladığı hızla yaklaşık 5-6 MB boyutlarındaki dosyaların kesintisiz ve çabuk oluşturulmasını sağlıyor.
6.36 inç boyutunda ve AMOLED teknolojisine sahip olan ekran, selefi ile aynı gibi düşünülse de birkaç küçük güncelleme dokunuşuyla geliştirilmiş. Biraz daha yüksek Full HD+ (2670 x 1200) çözünürlük memnuniyetle sağlıyor, ancak burada daha önemli olan LTPO panel teknolojisinin eklenmesi. Bu, daha yüksek bir hıza ihtiyaç duyulmadığında pilden tasarruf etmek için yenileme hızının 120’den 1Hz’e kadar ölçeklenebileceği anlamına geliyor.
Fotoğraf söz konusu olduğunda, Xiaomi 14’ün selefi Xiaomi 13’e göre önemli oranda geliştirildiğini görüyorum. Elbette bunda özellikle Leica ile iş birliği içinde geliştirilen 50MP üçlü arka kamera sistemi dikkate değer. Xiaomi 13’te ise hatırlayacağınız gibi tek bir 50MP arka kamera bulunuyor ve 12MP ultra geniş açı ile 10MP telefoto seçenekleriyle geliyor. Dolayısıyla arka üç kameranın da Xiaomi 14’te 50 MP çözünürlükte olması çok önemli…
Xiaomi 14, şimdiye kadar deneyimleme şansı bulduğum en iyi kameralı telefonlardan biri olarak öne çıkıyor. 23 mm (eşdeğer) f/1.6 ana kamera, büyük 1/1.31 inç sensör ile birlikte gelirken, 14mm f/2.2 ultra geniş ve 75mm f/2.0 kayan telefoto lensleriyle birlikte bu kombinasyon muazzam bir çekim deneyimi sunuyor. Telefon bir anlamda değiştirilebilir lenslere sahip bir kompakt DSLR’yi yanınızda taşıyormuş hissi veriyor ve hangi arka kamerayı kullanırsanız kullanın, kesinlikle çarpıcı görüntü kalitesi sunuyor. Ana kamera, özellikle dikkat çekici ve sonuçlar, yeni başlayanlar için bile DSLR kalitesinde ayrıntılı…
Xiaomi 14’ün ışığı nasıl yakaladığı da çok etkileyici… Kamera kullanıcılara hızlı bir şekilde yanıt veriyor, yüzleri kolayca odaklayabiliyor ve tanıyabilir. Bas-çek tarzı çekimlerde de temel ayarları neredeyse her zaman doğru bir şekilde ayarlıyor. Gölgelerdeki ayrıntılar etkileyici ve ana lensin doğal bokeh efekti portre modunu neredeyse gereksiz hale getiriyor. Renkler, Leica Authentic modunda gerçeğe çok yakın ancak istenirse Leica Vibrant moduna geçmek de mümkün… Telefoto lens, optik yakınlaştırma, yüksek çözünürlük ve OIS gibi özelliklerle kaliteyi ön planda tutuyor. Ultra geniş lens diğerlerine göre belki de daha az etkileyici olabilir ancak yine de piyasadaki çoğundan daha iyi. Kamera uygulaması kullanıcı dostu ve sade diyebilirim. Kullanıcılar dilediklerinde RAW formatında veya Pro modunda özel ayarlarla çekim yapılabiliyor. Ön tarafta selfie meraklıları için f/2 diyafram açıklığına sahip 32MP bir kamera bulunuyor ve derinlik kontrollü portre modu ve gece modu gibi birçok özellik sunuyor.
Telefotoda 75mmf/2.0 ve 3.2x optik zum
Gündüz koşullarında, HDR efektinde aşırıya kaçmadan dinamik aralık her üç lenste de çok iyi iş yapıyor. Bu durumun beni çok memnun ettiğini söylemeliyim. Sonuç olarak, özellikle parlak vurgular ve koyu gölgelerde biraz kontrast var. Açıkçası ben bu tonlamayı seviyorum, ancak başkaları diğer telefonların sunduğu renk ve ton farklılıklarını tercih edebilir. Görsellerde belirgin ve bol miktarda detay var ve noise, yani kumlanma minimumda.
Ultra geniş lens biraz daha az geniş bir dinamik aralığa sahip ve detaylarda ana kameraya oranla biraz daha zayıf gibi görünse de ancak kullanmaktan çok fazla kaçınmadım. Renkler de o kadar doygun değil, ancak fark çok az. Bu kamera, optik görüntü sabitleme olmadan olduğu gibi geceleri de ortalama diyebileceğimiz kalitede görüntü veriyor, ancak kamera uygulamasının gece modu genellikle tek başına seçildiğinde çok daha iyi fotoğraf üretiyor. Detaylar oldukça iyi ama doğal olarak kumlanma biraz daha fazla oluyor.
Xiaomi 14’ün öne çıktığı 75 mm yakınlaştırma ve özel 3.2x lens açık ara bu telefonun en önemli ve rakiplerinden sıyrılan özelliği… Bu lens sayesinde özellikle portrelerde doğal bokeh ve 10 cm’e kadar yaklaşabilme özelliğiyle etkili bir makro modu sunuluyor ve ana lensle kıyaslandığında mükemmel bir tutarlılık gösteriyor. Renk doygunluğu ve pozlama kararlılığı gibi ayrıntılar da mükemmel… Ana sensörün kırpılması tekniği kullanılarak oluşturulan 2X çekimler tam olarak biraz daha iyi olabilirdi diye düşünüyorum, ancak görsel kalitesindeki değişikliği fark etmek için piksellere bir bakmak gerekecek. Bunu da görselleri bilgisayara indirdiğinizde görebiliyorsunuz.
Gece modu, her yerde devreye girmeye can atıyor ve diyeceğim o ki mükemmel netlik ve keskinlik sunuyor. Ana sensörde görüntüde kumlanma minimumda tutuluyor ve 3.2x yakınlaştırma neredeyse aynı derecede etkileyici. Güçlü yapay ışıklar, gölge detaylarını ortaya çıkarmaya çalıştığı için yer yer patlamış gibi görünüyor olsa da çekim anlarımı bozmadılar. Kontrast, pozlama ve dinamik aralık açısından her şeyin ne kadar doğal ve gerçeğe yakın görünmesini çok beğendim.
Xiaomi 14 ve sokak fotoğrafçılığı
Genellikle piyasadaki “Pro”, “Ultra”, “Plus” vs kodlu “amiral gemisi” niteliğindeki telefonlar ile kıyaslandığında boyut anlamında daha küçük ve daha ince olan Xiaomi 14, özellikle sokak fotoğrafçılığının birinci kuralı olan “görünmezlik” konusunda çok başarılı. Telefon bir anlamda avucunuzun içinde kayboluyor ve siz sokak fotoğrafı çekerken inanılmaz bir konfora sahip oluyorsunuz. Bu sayfalarda Xiaomi 14’ün fotoğraf performansını göstermek için birçok değişik modda fotoğraf çeksem de özellikle sokak fotoğraflarında boyutlarının kompakt olması, hızlı ve kararlı çekim yapmanıza olanak sağlamasının altını özellikle çizmek istiyorum.
Leica iş birliğiyle çalışılmaya başladıktan sonra filtreler arasında yerini alan “Leica Siyah Beyaz Yüksek Kontrast” özelliğine hayranlığımı birkaç kez bu sayfalarda anlatmıştım. Ancak, bu deneyimleme sırasında siyah beyazdan biraz uzak durabilmek için kendimi zorladım diyebilirim. Zira Xiaomi 14 renkleri doğru sunmasıyla da çok başarılı. Bu sayfalardaki siyah beyaz fotoğraflar Anadolu yakasındaki bir gökdelenin tepesinden çekildi. Belge niteliğindeki fotoğrafların siyah beyaz olması bana hala daha çok etkili geliyor. Aynı fotoğrafların renkli olanlarıyla kıyasladığımda ille de siyah beyaz diyorum nedense… Siz de bir bakın. Bakalım bana hak verecek misiniz?
Belki de bu serideki en ilginç, en dikkat çeken fotoğraf olan elinde akıllı telefonla tarihi bir yapının kapısında duran yeniçeri oldu diyebilirim. Burada da Xiaomi 14’ün küçük ve hızlı olması sayesinde bu fotoğrafı çekebildim. Zira anladığım kadarıyla bu mekânda bir film çekimi vardı ve yönetmen sette kuş uçurmuyordu. Hatta kısa bir mola vermiş olan yeniçerinin yanına elinde telsiziyle bir de asistan dikmişti. Ama bu fotoğrafı mutlaka çekmeliydim. Hem de yeniçeri poza girmeden tüm doğallığıyla. Muhtemelen bu fotoğraf için izin alamayacaktım. Ya da alsam da yeniçeri o kapıda poz verecek ve elindeki telefonu da saklayacaktı. Sonuçta çekeceğim fotoğraf da tarihi bir binanın kapısında duran bir yeniçeri olmaktan öte gitmeyecekti.
Bu yeniçeri fotoğrafı aynı zamanda sokak fotoğrafçılığında adına “juxtaposition” ya da artık jargona yerleşmiş haliyle “juxta” da denilen bir anlatım diline örnek teşkil ediyor. Kelime anlamı olarak “yan yana koyma, getirme” gelen juxtaposition sokak fotoğrafçılığında iki unsuru yan yana getirerek aralarındaki benzerliği, ya da zıtlığı betimlemek olarak kullanılıyor. İşte bu fotoğrafta da yüzyıllar öncesinden bir yeniçerinin elinde akıllı telefonla kapı nöbetinde olması da bu şirin zıtlığı ve içinde barındırdığı espriyi içeriyor.
Sonuç olarak bu sayfada gördüğümüz ve sokak fotoğrafı olarak nitelendirdiğimiz her karede Xiaomi 14 benim için harika bir yoldaş oldu. Fotoğrafı çekilen insanlar rahatsız olmadılar, önemsemediler. Ancak elimde bir fotoğraf makinesi olsaydı durum bundan farklı olabilirdi. İnsanlar poza girebilir, ya da fotoğraflarının çekilmesinden rahatsız olabilirler, size bir şekilde itiraz edebilirlerdi. Ben sokak fotoğrafçılığının geleceğini mobil fotoğrafçılıkta görüyorum ve Xiaomi’nin Leica ile iş birliğiyle üreteceği akıllı telefonların bu tarzda fotoğraf üretenlerin imdadına yetişeceğini ümit ediyorum.