Yenilik yapmak yıllık oyunlarda biraz zordur ve bunu herkes bilir. Durumun etkisini FIFA, PES, Call of Duty ve Assassin’s Creed gibi oyunlarda her geçen gün daha net görüyoruz. Diğer bir yandan bu oyunların gerçekten de her yıl çıkması gerekiyor. Onları birer klasik olarak değil de yıllık eğlence olarak görmeye başlamamız gerekiyor. Ha işin üzücü noktası asla Modern Warfare 1 veya Assassin’s Creed II gibi oyunları asla göremeyecek olmamız.
Assassin’s Creed’in işi diğer yıllık oyunlara nazaran biraz daha zor. Nedeniyse çok basit: Bir FIFA ve CoD oyuncusunu ve onun beklentilerini düşünün. Bu oyunların yolunu gözleyenlerin beklentileri her yıl az çok bellidir. İş Assassin’s Creed gibi kompleks bir yapıyı yıllık bir seri haline getirmeye çalışınca doğal olarak zorlaşıyor. Belki de bu yüzden Unity en yenilikçi AC oyunuyken en kötü puan ortalamasına sahip Assassin’s Creed oyunu olmuştu. Bu diğer AC oyunlarının kötü olacağı manasına gelmiyor tabii. Tıpkı Assassin’s Creed ailesinin son üyesi Syndicate gibi…
Assassin’s Creed’in ilk oyunundan beri ilk kez yapımcılar yeni bir karakteri orijin hikayesiyle başlatmıyorlar. Jacob ve Evie kardeşler tabiri caizse oyun açıldığı anda emrimizde oluyorlar. Biz onların kontrolünü aldığımızda kardeşler hali hazırda hayli ünlü suikastçılar. Bu çok önemlisi, Ubisoft yeni bir Ezio getirmekten vazgeçmiş durumda. Daha önce Ezio olmaya en çok yaklaşan kişi Arno olmuşken, ona da oyunun teknik yönü hiç acımamışken, Ubisoft bu davadan dönme yoluna gitmiş. İyi ki öyle yapmış.
Assassin’s Creed: Syndicate tıpkı önceki oyunlar gibi bir dönem oyunu. Çevre, ekipmanlar ve karakterler bize Viktoryen İngiltere’sini yaşatmaya pek hevesliler. Oyuna yeni eklenen grappinling-hook oyuna bambaşka bir hava katıyor. Bu iki yönlü halat atan özel kanca sayesinde oyunun derinliği bir anlamda artıyor. Önceki oyunda olduğu gibi eşyalar haricinde kazandığınız yetenek puanları ekipmanlarınızla uyum içerinde olan bir yetenek ağacı sunuyor.
Jacob ve Evie’nin uyumuysa hem kişiliklerindeki hem de yeteneklerindeki farklılıklarda yatıyor. Jacob pek kendine hakim olabilen bir tip değil. Yakın dövüşte ciddi bir üstünlüğü var ve Evie’nin ancak sis bombası atıp kaçabileceği durumlardan bilek gücüyle rahatça kaçınabiliyor. Zaten iki karakterin de hareket hızları aynı değil. Hikayeye Jacob ile başladığımda oyunun yavaşlamış olduğunu düşünüyorsunuz. Görevin devam sürecinde Evie’ye geçtiğinizdeyse gizlilik konusunda inanılmaz rahat edeceksiniz.
İşin kötü tarafındaysa göze çarpan ilk şey kesinlikle yorgun bir oyun. Sadece grafik anlamında değil, genel bir yorgunluk. Assassin’s Creed’i belki de bir daha asla klasik yapamayacak bir yorgunluk. Sayısız suikast, sayısız görev yapıyorsunuz ama gerçekten bir süre sonra yeni bir şeyin olmadığını anlıyorsunuz. Bu kadar. İki karakter, iyi bir senaryo modu, yeni birkaç ekipman, sisli ve kirli Londra ve yetenek ağacı…
Oyunun konsepti çok yorulmuş durumda. Desmond Miles’ın dahil olduğu kısımdan sonra ciddi bir tema sorunu yaşanmakta. Abstergo artık o kadar gizemli değil, Assassin’s Creed ve barındırdığı öğeler artık gizemli değil. Anlamlı bir savaş ama merak duygusu biraz örselenmiş durumda. Belli şeyler o kadar hızlı tüketildi ki artık ciddi bir hikaye sorunu yaşanıyor. Unity bunu biraz aşabilmişti ama o da teknik anlamda her şeyi eline yüzüne bulaştırdı. Evet, uzunca bir süre sonra çıkan ilk “adam akıllı ve tam” AC oyunu ama konseptin artık ne kadar zorlandığını oyunu oynadıkça fark etmeye başlıyorsunuz. İyi bir oyun ama yine de beklentinizi inanılmaz yüksek tutmamanız gerekiyor.