Assassin’s Creed serisinin yeni oyunu Assassin’s Creed Mirage, Bağdat’ta bizi yeni bir heyecana sürüklüyor.
Assassin’s Creed serisinin sıkı bir hayranıyım. Serinin her oyununu ayrı bir olaya odaklandığı için sever ve o süreçlerde ortaya çıkanları takip etmekten büyük keyif alırım. Bir Assassin’s Creed oyununu sadece oynamak kendi başına zevk verirken, etrafında kurulan habitatı görsel ansiklopedilerinden, seriye dair çıkan farklı kitaplardan (romanlardan bahsetmiyorum, onların da farklı bir tadı var) hatta gerçek dünyadan feyz alınan komplolara ve timeline’a göre wiki sayfalarını okuyarak boşlukları doldurmak müthiş keyifli.
Elbette bunu her oyuncudan bekleyemeyiz. Bir konunun fanboyu olmak bunu gerektirir 😀 Şaka bir yana araştırmayı seven her birey için AC dünyasında çok değişik konular sizi bekliyor diyebilirim.
Bu defa Mirage ile biraz değil baya bir başa gidiyoruz. Basim ile Bağdat macerası aslında bize “başladığımız yere dönme” üzerine kurulu bir çizgi çiziyor. Köklere dönme üzerine büyük bir motivasyon sahibi olduklarını rahatça söylediklerini ve ortaya çıkardıkları üründen de bunun belli olduğunu görebiliyoruz.
Peki ne oldu da “köklere dönüyoruz” moduna geldiler?
Ben Origins konumlamasını fazlasıyla beğenmiştim. Bugüne kadar AC serisinde gördüğüm en karanlık ve en mistik hikaye anlatım dili bu oyunda vardı. Piramitlerin gizemi, mistik mesajlar, felsefik yaklaşımlar derken kendimi galaksideki bir toz taneciği gibi hissettiğim çok oldu.
Devamında Odyssey ile biraz daha cıvık, komik, eğlenceli ve Akdeniz insanı kıvamında, durup durup Malaka! diyerek ilerlediğimiz, “Amaan bir daha mı geleceğiz dünyaya?!” havasının hakim olduğu bir oyun oynadık. Yani güzeldi eyvallah ama fazla goygoy bir yapıdaydı gibi hissettim.
Akabinde Valhalla ile bir önceki oyun ile alakası olmayacak uzunlukta ve sıkıcılıkta kült bir Viking olduk. Daha koyu, daha otantik, suyu az konmuş mercimek çorbası yoğunluğunda, akmayan, gitmeyen, insanı boğdukça daha da daraltan, ek paketleri ile biraz işin rengini değiştirmeyi deneyen ama özünde yine koyu bir oyun çıktı karşımıza. Kötü değildi ama bir değişikti.
Açık dünya konsepti için özellikle Valhalla’nın geldiği yer hiç de merak uyandırıcı değildi. Uzun mesafeleri gitmeye çalışmak, o arada sıkılmak derken sadece gametime artırmak için çizilmiş rotalara dönüyordu iş.
Görev yapmak ile hikaye anlatımına dahil olmak birbirinden kopuk hale geliyordu. Günün sonunda “elde balta bir şeyler için koşuyoruz ama hayırlısı” moduna dönüyorduk. Şimdi geliştirici arkadaşların dediğine göre daha fazla hikaye anlatımı odaklı, sekansların birbiri ile daha yakın temas halinde olduğu, aynı Altair’in hikayesinde olduğu gibi bir havaya geçiş yapıyoruz.
Daha rafine, daha ne istediğini bilen, önceki açık dünya oyunlarına göre daha derli toplu bir deneyim bizi bekliyor diyorlar, göreceğiz.
Mirage’ın ana karakteri Basim ile Valhalla’da tanışmıştık. Altair vibe’ı aldığımız Basim’in gençlik çağlarına gideceğiz. Karıştığı yasa dışı işlerin ötesinde ona rüyaları üzerinden müjdelenen kaderini anlamaya çalışan Basim’in hikayesine ortak olacağız.
Önceki çoğu oyunda olduğu gibi, Ubisoft yine AC hikayesi işlerken oyuncuyu konuyu işlediği döneme götürmekten geri kalmıyor. Mirage içerisinde 60’tan fazla tarihi yeri görüp keşfedebileceğiz. Söylenilene göre oyuncular çevredeki gizli yerleri keşfetmek için zaman zaman Bağdat’ın dışına da taşacağız.
Ortalama 20-25 saat aralığında oyunu koştur koştur yapmadan tamamlayabileceğimiz söyleniyor. %100 bitirmek isteyecek oyuncular için 30 saat civarı bir deneyim üzerinde çalışılmış. Bu bilgiyi Lead Producer Fabian Salamon tarafından yapılan bir açıklamadan elde ettim. Hiç fena durmuyor saatler. Uzun ve sıkıcı bir oyun yerine daha core bir yapım hoşumuza gider elbette.
Ortaya çıkan veriler, AMA etkinlikleri ile birlikte nelerin beklediğine doğru bakacak olursak;
Mirage modern zamanlara da gönderme yaparak başlayan ve devam eden bir yapıda olacağı söyleniyor. Modern zamanların varlığı bence seriye her zaman dinamizm katıyor.
Geriye dönük olarak Isu ile alakalı yeni şeyler öğreneceğiz, taşları yerine oturtmak için harika bir fırsat. Mutlaka yeni kapılar da açılacaktır.
Oyun içinde yan görev tarzında kontrat görevleri göreceğiz gibi duruyor. Büyük bir parçanın çevresinde dönen küçük detaylar ile farklı şeyleri görebileceğimiz sekanslar oluşturulacak gibi.
Bağdat’ta kendi görev serimizin başında görevleri alacağımız yer bize ait olacak. Fakat ilerleyen aşamalarda 3 farklı büro ile çalışacağız.
Mirage bize özgürlük, adalet ve Basim’in bu yolda kendi ile olan muhasebesini yansıtacak. Master Assassin olma yolundaki Basim’in içinde doğal olarak fırtınalar kopacak, fikir ayrılıkları, bazen istemediği, doğru görmediği şeyleri de seçecektir diye düşünüyorum. Lakin itikat onu varması gereken yere vardıracaktır.
Oyun ile alakalı çoğu şey beni aşırı heyecanlandırıyor. Lakin en çok heyecanlandığım konu ise Ubisoft’un OWO ile yaptığı iş birliği ile ortaya çıkan, rüzgarı, hançeri ve daha bir çok efekti size hissettirmeyi hedefleyen Haptic Gaming System AC Mirage Edition önsatışa sunuldu.
Deneyimsel olarak müthiş bir fikir. Bugüne kadar oyuna dair figürleri, eşyaları toparlamış biri olarak oyundaki farklı deneyimleri canlı olarak hissederek oynamak istenildiği kadar yenilikçi olur mu bilmiyorum fakat heyecan verici duruyor.
Assassin’s Creed Mirage günün sonunda yeni bir sayfa açmayı hedefleyen ve bizi köklere dönüş olarak kenetleyen bir formatla geliyor. Bundan sonrasına oyun çıktığında bakacağız. Ben güzel şeylerle karşılaşacağımızı düşünüyorum.