Oyunu ile süregelen yıllarda türlü türlü temalar ile karşımıza çıkan Assassin’s Creed‘in bu sene içerisinde yeni bir oyunu ile karşılaşmadık ancak yine de Assassin’s Creed ile dolu bir yıl geçirdiğimizi söyleyebiliriz. Serinin uzun zamandır beklenen ilk filmi ile karşımıza çıkan Ubisoft, aslında beklediğimizin tam aksine, oldukça kaliteli bir yapım sunmuş.
Film direkt olarak seri ile alakalı olduğu için barındırdığı birçok etmen aslında aşina olduğumuz ve büyük oranda ‘sürpriz’ etkisi taşımayan etmenler. Eğer Assassin’s Creed serisine pek alışık değilseniz bu yazıda sizler için ufak-tefek spoiler elementleri mevcut olabilir.
Film, ilk dakikasından en sonuncu dakikasına kadar çok hızlı bir işleyişe sahip. Seriye alışık olmadığınız takdirde bu ‘hızlı gidişat’ biraz can sıkıcı gelebilir. Filmdeki karakter çeşitliliği ve bu karakterlerin konu olduğu olay örgüsü ise bu hızlı gidişata katlanmanızı bir nebze de olsa sağlayabiliyor.
Assassin’s Creed filminin hikayesi, oyunlarda daha önce karşılaşmadığımız yeni bir karakter olan Callum Lynch’in etrafında şekilleniyor. Michael Fassbender’ın canlandırdığı Cal, bir bakıma ana seriden tanıdığımız Desmond’a da benzetilebilir.
Yine oyundan tanıdığımız “Apple of Eden”ı aramakta olan Abstergo, Cal gibi insanları kullanıp Suikastçi ve Tapınakçı birlikleri arasındaki kapışmayı bitirmenin ve Tapınakçılar’ı rakipsiz, tek bir otorite haline getirmeye çalışıyor.
Belki de filmin oyunlara göre en büyük artısı Animus’un tasarımı ve çalışma prensibi olabilir. Oyunlarda basit bir koltuk veya yatak tarzı görüntüsüyle karşımıza çıkan Animus, yeni Assassin’s Creed filminde çok detaylı ve ihtişamlı bir makine olarak bizi etkilemeyi başarıyor.
İspanya Engizisyonu zamanında geçen film dönemi çok güzel bir şekilde yansıtmış ancak filmin yapımında kullandıkları ‘toz bulutu’ filtresini bu derece fazla bir şekilde yedirmeye çalışmasalar çok daha güzel şeyler olabilirmiş. Yine de etrafta kullanılan bina tasarımları ve karakterlerin sahip olduğu giysiler tam dönemine uygun, gerçekten tarihi bir hava yansıtmayı başarıyor.
Filmin sevmediğimiz yönlerinden birisi karakterlerin üzerinde yeterince durulmaması oldu. Hem ana karakter, hem de hikayesi boyunca karşılaştığı yardımcı karakterler belki de detaylarına girilse unutulmayacak, eşsiz karakterler olarak karşımıza çıkabilirdi ancak bu şekilde aceleye getirilmiş bir şekilde bırakıldığı için izleyenlerin üzerinde çok da büyük bir etki bırakamıyor. Bir karakterin başına kötü bir olay geldiğinde hiçbir şey hissedemiyor ve olayı olduğu gibi kabulleniyoruz. Maalesef burada unutulmaz bir etki yaratılamamış.
Belki film bu kadar aceleye getirilmese ve hem karakterler, hem de hikaye daha yavaş ancak istikrarlı bir şekilde gelişse Assassin’s Creed gerçekten bu senenin en iyi filmlerinden birisi olarak aklımıza kazınabilirdi ancak bu haliyle tipik bir oyun filmi, hatta tipik bir aksiyon filmi olmaktan öteye gidemiyor. Güzel bir film. Ancak akılda kalıcı hiçbir yana sahip değil. Belki kötü karakterler veya en azından Tapınakçılar’ın amacı daha iyi yedirebilseydi veya Assassin’s Creed oyunlarında gördüğümüz çeşitli olayların en azından bahsi bile geçseydi çok daha akılda kalıcı bir film olabilirdi. Günümüzde oyun filmlerinin en büyük özelliklerinin başında orijinal serilere göndermeler ön plana çıkar. Ancak Assassin’s Creed filminde bu türden hiçbir özellikle karşılaşamadık.
Çeşitli yayınların yerden yere vurmakta olduğu Assassin’s Creed, o kadar da kötü bir yapım değil. Eğer serinin oyunlarına aşinaysanız filmi de büyük oranda seveceğinize eminiz. Ancak daha önce Assassin’s Creed serisi ile herhangi bir alakanız olmadıysa, filmin hızlı gidişatı sebebiyle kafanız bazı anlarda karışabilir. Yine de oldukça keyifli dakikalar yaşayacağınızı düşünüyoruz.
