Turing Testini geçen ilk bilgisayar!
Alan Turing ölümünden önce bilgisayarların düşünüp düşünmeyeceğini belirleyen bir test sistemi geliştirdi. Testte kontrol grupları çeşitli soruları yöneltiyorlar. Karşı tarafta ise bir gerçek insan bir de bilgisayar bulunuyor. Beş dakikalık soru-cevap yazışmasının ardından eğer insanların %30’u karşısındaki bilgisayarı insan ile karıştırırsa Turing’e göre o bilgisayarın artık düşündüğü kabul edilebilir. Bugüne kadar tüm yapay zekalar bu testten kalırken ilk kez geçen sene Vladimir Veselov tarafından geliştirilen Eugene isminde bir yazılım, çeşitli aktör ve yazarlardan oluşan katılımcıların %33’ünü insan olduğuna ikna etmeyi başardı. Testi geçen yapay zekaya http://www.princetonai.com/bot/ adresinden ulaşmanız mümkün. Şu sıralar yoğunluk nedeniyle henüz tam randımanlı olarak sohbet edemese de Terminator misali “Geri geleceğim!” diyor.
Eugene’nin testi geçemediğini veya onun ilk olmadığını iddia edenler de var. 1966 yılında Joseph Weizenbaum tarafından geliştirilen ELIZA programının ilk olduğuna inanlar da var. ELIZA programı aslında psikolojide kullanılan PCT yani birey merkezli terapi yöntemini yazılıma dökmeye uğraşıyor. Bu metot sayesinde aslında siz terapistle veya durumda göre bilgisayarla konuşurken aslında uygun yönlendirmelerle kendinize dönüyorsunuz. Bir çeşit tedavi yöntemi olan bu uygulamanın bilgisayardaki karşılığı ise anahtar kelimelerin tekrar ettiği bağlamdan doğuyor.
Makinelerin düşünmesi bilim kurguya ilham veren bir konu. Yapay zekanın insanı alt etmesi ve dünya üzerinde baskın hale gelmesine kadar çeşitli kurgular söz konusu. Scarlett Johansson’ın seslendirdiği Her filminde benzer bir konu dramatik olarak işlenmişti. Gelişmiş işletim sistemleri ile aşk yaşama noktasına gelen insanlar filmin temel noktasıydı. Gerek Alan Turing’e geren bu tarz bilim kurgulara baktığımızda aslında insanın içindeki boşluğun ve keşif arzusunun makinelere bir nevi can verdiği söylenebilir. Bir taraftan bilim insan zekası ve beyne dair birçok araştırma yaparken öğrendiklerini yapay zekaya aktarmaya çalışırken diğer taraftan yalnızlaşan insan makinelerde yaşama dair anlamlar aramaya çalışıyor. O veya bu şekilde bu çelişki, bilimde umut verici gelişmelere yol açan bir ateşleyici rolünde.