“Kara haber çabuk yayılır,” derler. Artık sadece kara değil şiddet içerikli haber de çabuk yayılıyor. İnternet üzerinde site trafiğini en çok artıran unsurlardan biri kullanıcı yorumlarının dozu artan düzeyde birbiriyle kıyasıya kavga etmesi. İnsanlar telefon markalarından, konsol savaşlarına, otomobil karşılaştırmalarından politik kutuplaşmaya kadar çok ciddi bir kutuplaşma içinde. Sosyal medyada klavyenin verdiği cesaretle bu farklar çok daha keskinleşiyor.
Malezya’da Temmuz 2015 tarihinde meydana gelen bir olayın sosyal medyada yansıması işin vardığı noktayı çok güzel özetliyor aslında. Cep telefonuyla çekilen bir videonun Facebook’a düşmesinin ardından kullanıcılar olaya madalyonun iki yüzü gibi baktı. İlk gruba göre Malezya’nın ünlü alışveriş merkezi Low Yat Plaza’da gerçekleşen olay basit bir hırsızlık olayıydı. Polisin müdahalesi de yerindeydi. Diğer grup ise olayın köklerini 1969’da Malezya ve Çin arasında yaşanan katliam denebilecek olayların bir devamı olarak yorumladı. Onlara göre basit bir hırsızlık yerine olay aslında üst düzey bir ırkçılık eylemiydi. Özellikle Çinli taraflar protesto ve boykot gibi eylemlere kalktı ve polisle çatıştı. Diğer tarafa göre de bu kişiler devlet otoritesini istismar ediyordu.
Sosyal medya pasif medyadan besleniyor
İşte bu kaos dolu ortamda medyanın birçok güncel olayda olduğu gibi etkisiz hale geldiği gerçeğini unutmamak gerekiyor. Medyadaki bu düşüşün bir nedeni sosyal medyanın yükselişi ile açıklanabilir. Malezya’da son bir yılda Facebook’u günlük tekil ziyaret edenlerin sayısı 10 milyonu geçiyor. Twitter kullanıcıları ise 4 milyona yaklaşmış durumda. İnsanlar artık sadece ev ve köpek fotoğrafları koymayarak haber yayma ve bireysel muhabir rolüne bürünmekte. #LowYat başlığının Twitter’da Malezya’nın günlerce zirvede rakipsiz olmasının başka bir açıklaması olamaz. Paylaşılan içerikler de haber veya bilgiden çok analiz edilmeden, yorumlanmadan sadece kendi inandığı gerçeği besleyecek şekilde sunulan propaganda malzemesine dönüşmüş durumda. “1969’ı unutmadık”, “1969’un devamı 2015” gibi başlıklar ve yazılar en çok paylaşılanlar arasında. Peki kim haklı? Hak ve haksızlık konusunda yol gösterici olması gereken medya ne yazık ki derin bir uykuda.
İdeal medya, doğası ve kuruluş amacı gereği, haberi süzüp nesnel ve bağımsız olarak sunma görevi üstlenmeli. Sosyal medyanın oluşturduğu yeni medya düzeninde yapılan araştırmalara göre artık klasik medyada ciddi bir güven eksikliği ortaya çıktığı görülüyor. Benzer tüm çelişkilerin ülkemizde de çok çeşitli olaylarda yaşandığını düşünürsek Malezya veya başka bir ülkenin yaşadıklarını anlamak güç olmayacak. Zaten Malezya hükumetinin Low Yat Plaza’daki olaylar karşısındaki tutumu da aslında bizdekine benzer: Sansür ve yasak.
Malezya İletişim Bakanlığı’na bağlı Çoklu Medya Komisyonu (Malaysian Communications and Multimedya Commission) kontrol yollarının geleceğe dönük olayları engellemek adına daha da sertleşeceğini ifade etmesi insanları çileden çıkarmış durumda. Görüldüğü gibi medyanın oluşturduğu boşluk aslında sertleşen bir otorite tarafından doldurulmaya mahkum.
Tek başına medya veya sosyal medyayı suçlamak yerine hadiseyi yumurta ve tavuk ikilemiyle irdelemek gerekiyor. Doğru ve yapıcı yorumların “tıklama” getirmediği bir düzende insanların bu denli öfkeli, sabırsız ve şiddete eğilimli olması araştırılması gereken bir konu. İyilik timsali olarak hayatımıza giren Facebook bile artık “beğenmeme” düğmesini devreye sokacak. Çünkü bu onların en büyük kozu. Bugüne kadar sosyal medyayı bir dev haline getiren can alıcı nokta beğenme ve paylaşmaydı. Artık doyma noktasına gelen sosyal medya için beğenmeme en büyük taze besin kaynağı. Kullanıcıların öfkesiyle birleştiğinde sosyal medyada daha çok kan, nefret ve kutuplaşma göreceğiz. İşte bu noktada asli görevini üstlenmesi için gerçek medyaya ihtiyacımız olacak.