Her yıl otomobil üreticilerinin serilerine daha fazla elektrikli otomobil modeli eklediğini görüyoruz. Mercedes, AUDI, BMW gibi otomobil sektörünün güçlü oyuncuları da yeni elektrikli otomobil modelleri ile bu yarışta yerini aldı. Yerli arabamız TOGG da yakın zamanda sahneye çıkarak, büyük bir beğeni topladı. Peki gelecek yüzyılın arabası nasıl görünecek? Yükselen enerji maliyetleri elektrikli otomobillerin geleceğini nasıl etkileyecek?
Elektrikli arabaların öncüsü Tesla
Bu ayın başlarında Başkan Joe Biden’ın “2030’da satılan tüm yeni binek otomobillerin ve hafif araçların yüzde 50’sinin” elektrikli olması gerektiği hedefini belirleyen bir kararname yayınladığı zamandan ne kadar farklı geldiğine dair oldukça net bir cevap. Emirde, devlet kurumlarına bu amaca ulaşmak için düzenleyici politikalar uygulama talimatı verdi. Başkan, “Şimdi gerçekleşmeye başlayan bir gelecek vizyonu var” dedi. Bu vizyon açıkça içten yanmalı motorun daha iyi hale getirilmesini içermiyor.
2008’de, modern zamanların ilk ticari elektrikli otomobili Tesla Roadster’ın yola çıkmasıyla Biden’ın vizyonunun ilk parıltısı ortaya çıktı. O zamanlar tamamen elektrikli Roadster bir yenilik gibi görünüyordu. Beş yıl önce, genç bir elektrikli araç meraklısı JB Straubel, Los Angeles’ta bir balık lokantasında Elon Musk ile öğle yemeği yedi ve onu elektrikli bir uçağın potansiyeli konusunda ikna etmeye çalıştı. Musk ilgi göstermeyince Straubel elektrikli arabaya geçti. Bu, aslen Thomas Edison tarafından bir asırdan fazla bir süre önce savunulan, ancak Model T karşısında başarısız olan bir fikirdi. Ancak 2008’de Musk bu fikre atladı. Birkaç yıl sonra Musk, o öğle yemeği olmadan “Tesla temelde var olmazdı” dedi.
Çevre dostu elektrikli otomobiller
Şimdi gözlerimizi kapatıp, bir kaç yıl sonrasını düşünmeye başlayalım. Bugün, dünyanın dört bir yanındaki otomobil üreticileri Tesla’ya yetişmek ve eksiksiz bir elektrikli araç listesi çıkarmak için yarışıyor. General Motors, 2035 yılına kadar tamamen elektrikli otomobil üretimi üretmeyi hedefliyor. Mercedes, 2030 yılına kadar hafif araçlar için tamamen elektrikli olma hedefinde bir adım öne geçti.
Elektrikli otomobillere geçişi hızlandıran 1 numaralı faktör, hükümetlerin artık çevre dostu uygulamalara daha ağırlık vermesi diyebiliriz. Avrupa Birliği, Avrupa’da üretilen veya satılan arabaların karbon dioksit emisyonları hakkında, 2035’ten sonra içten yanmalı motorlu yeni arabaların satışını etkin bir şekilde yasaklayacak sert düzenlemeler öneriyor. California ve Massachusetts’da benzer şekilde, 2035 yılında ciddi yaptırımlar üzerinde çalışıyor. Öte taraftan Biden, otomobil üreticilerine 2030 yılına kadar yüzde 50 elektrikli araç hedefi için baskı yaparak bahsi yükseltti. Dünyanın dört bir yanındaki hükümetler, cazip vergi teşvikleri ve sübvansiyonlarla tüketicilerin elektrikli otomobil satın almalarını teşvik ediyor ve emisyon standartları her zamankinden daha sıkı hale geliyor. Örneğin bu ay, Biden yönetimi ABD’de daha katı yakıt verimliliği konusunda yeni yaptırımlar önerdi. Bu yaptırımlar şu anlama geliyor; yeni otomobil alacakları elektrikli araç almaları konusunda teşvik etmek. Daha doğrusu zorunlu olarak elektrikli araçların tercih edilmesini sağlamak.
Çin, Şanghay’da şehir, Pekin’in “yeni enerji araçları” olarak adlandırdığı araçlar için ücretsiz plakalar sunarken, tüketicilerin geleneksel bir motora sahip bir otomobilin plakasını almak için bir açık artırmaya katılmaları gerekiyor. Plaka hakkı kazanmak için açık artırmayı kazanmak şart!
Şarj istasyonları yeterli mi?
Buraya kadar elektrik otomobil sektöründeki yarışı anlattım. Ancak elektrikli otomobillere geçiş hızlanırken, üç büyük zorluk göze çarpıyor. Biri, bu değişimi destekleyecek madencilik ve tedarik zincirleri. Piller çok fazla mineral gerektiriyor ve bu da çok fazla madencilik ve malzeme taşınması anlamına geliyor. Nitekim pil maliyetleri çok düştü. Devlet ve özel sektör teşvikleri maliyetleri daha da aşağı çekecek ve performansı artıracaktır.
Sürücülere benzin sağlayan petrol istasyonlarının yerini almak için çok büyük ve karmaşık yeni tedarik zincirleri gerekecek. Bugün, bu tedarik zincirlerinin çoğuna, gerilimlerin açıkça arttığı Çin hakim. Örneğin Çin, şu anda lityum pil tedarik zincirlerinin yüzde 80’ini kontrol ediyor. ABD’li otomobil üreticileri, Çin’e olan mevcut yüksek bağımlılığı azaltmak için Amerika Birleşik Devletleri’nde pil fabrikaları kuruyor: General Motors, Kore’den LG Chem ile ortaklaşa ve Ford, Kore’nin SK Innovation firması ile ortaklaşa fabrika kurma telaşında. Ford ayrıca elektrikli araçlar sektöründe faaliyet gösteren firmaları ve girişimleri de destekliyor. Örneğin; bu yıl Amazon teslimatları için elektrikli kamyonetler ve arazi tipi elektrikli kamyonlar ve SUV’ler sunan Rivian’a yarım milyar dolarlık bir yatırım yapıyor. Yarım yüzyıldır otomobil piyasasına hakim olan “enerji güvenliğinin” yerini “pil güvenliğine bırakacağa benziyor.
İkinci zorluk, benzin sonrası dönemde elektrikli otomobil sektörünü destekleyecek altyapının sağlanmasıdır. Bu, her yerde bulunan bir elektrikli otomobil şarj altyapısının inşa edilmesi ve elektrik şebekesinin modernizasyonu ve genişletilmesi anlamına geliyor. Şebekenin ayrıca yüzde 100 güvenilir olması zorunlu. Son zamanlarda görülen büyük elektrik kesintilerini düşünürsek, bu konuda gerekli önlemlerin alınması gerektiğini daha iyi anlayabiliriz. Ayrıca elektrikli otomobillerin yaygınlaşmasıyla birlikte tüm elektrik sistemi, elektrikli otomobil tedarik zincirinin bir parçası haline geliyor.
Üçüncü zorluk; tüketicileri, yani otomobil satın alan insanları ilgilendiriyor. Çoğu insan için evlerinden sonra en büyük yatırımlarını arabalarına yaparlar. Şu an insanların, elektrikli araçlara geçmek için ne kadar istekli olacağını bilmek için çok erken. Ancak, elektrikli otomobilleri yolda ve komşularının otoparkında gördükçe, model ve özellik seçenekleri ve çeşitliliği arttıkça ve otomobil üreticileri alıcıları geçiş yapmaya zorlamak için ticari çabalarını artırdıkça güven artacak ve kullanım yaygınlaşacaktır. Mahşerin üç atlısı Mercedes, BMW ve AUDI birbirinden iddialı modellerini otomobil severlerin beğenisine sundukça bizler için yenilikleri benimsemek çok da zor olmayacaktır diye düşünüyorum.
Sonuç olarak, Elon Musk ile Los Angeles’ta bir balık lokantasında bir öğle yemeğinin elektrikli araba fikrini başlatmasının üzerinden sadece 18 yıl geçti. Ve şimdi, değişmesi çok zor görünen kocaman bir otomobil endüstrisi ikinci yüzyılında geleceğe doğru ilerliyor. Bakalım yakın gelecekte bizleri neler bekliyor?