Bilim kurgu filmleri son yıllarda yükselişe geçti. Zaman ve mekan olarak bizleri çok farklı yerlere taşıyan bilim kurgu aslında edebiyatın en genç türlerinden biri sayılır. Jules Verne’in Denizler Altında 20000 Fersah’ından George Orwell’in 1984’üne kadar birçok sağlam temeli bulunan bilim kurgunun sinemaya yansıması ise daha zahmetli olmuştur. Hayal gücüne bağlı olarak gelişen bu tür, prodüksiyon açısından yüksek maliyetleri de beraberinde getirir. Tabii ekonomik engeller özellikle Hollywood’da sponsor ve reklam desteğiyle kısmi olarak giderilebilir ancak geriye izlenmeye değer ve bir ölçüde sanatsal bir film çıkması bekleniyorsa başka yerlere yönelmek gerekiyor. Bu noktada yapımcılar gözünü edebiyata çeviriyor. Raflarda gördüğümüz birçok kitap aslında beğendiğimiz birçok filmin temelini oluşturuyor. Bu döngü güçlenerek bu sene içinde devam edecek.
Marslı
Andy Weir’ın Amazon ve Kindle projesi olarak başlattığı ve kendi zevki için bağımsız olarak yazdığı Marslı kitabı kısa sürede çok satanlar listesine girdi. Ardından yayıncılar kitabın hakkını alıp birçok dile çevirdi ve Marslı kısa sürede gerçek bir fenomen haline geldi. Kitap ülkemizde de İthaki Yayınları tarafından basıldı. 1972 doğumlu yazarın babası parçacık fizikçisiydi. Kendisi de yazılımcı olarak çalışan Weir Warcraft II’de oyunu geliştiren programcılardan biri olarak da çalışmış zamanında. Kitabında ise bu özgeçmişe uygun bir karakterin Mars’ta mahsur kalmasına tanık oluyoruz. Kitap analitik bir kahramanın gözünden geçen bir Mars’ta geçen “Survivor” programı gibi ilerliyor. Bazen teknik bilgilerle okuyucuyu boğsa da kitabın çok hızlı okunduğunu ve senaryo gibi ilerlediği gerçeği özellikle ünlü yönetmene Ridley Scott’un gözünden kaçmıyor. Matt Damon’ın canlandıracağı karakterin benzerini Yıldızlararası’nda görmüştük. Benzer bir çaresizlik içinde olan Matt Damon bakalım bütün filmi nasıl sürükleyecek.
Blade Runner 2 (Bıçaksırtı)
Tüm zamanların en iyi bilim kurgu filmlerinden biri olan 1982 yapımı Blade Runner’ın 30 küsur sene sonra devamının çıkacak olması taraflı tarafsız herkesi endişelendiriyor. Philip K. Dick’in “Androidler Elektrikli Koyun Düşler mi?” adlı kısa hikayesi insanlığı sorgulayan en keskin eserlerden biridir ve öykü karmaşık ve ilham verici yapısıyla çok ayrı bir yerdedir. Yine Ridley Scott tarafından beyazperdeye uyarlanan filmde Harrison Ford’un oyunculuğu beklenenin çok üzerindeydi. İlk filmin ilginç bir kabul öyküsü vardır. Telif haklarındaki bir boşluk nedeniyle yazar Philip K. Dick’in son aşamada onayı gerekmektedir. Aksi halde film çöpe atılacaktır. Philip K. Dick ise uyuşturucu nedeniyle tedavi gören sanrılarla yaşayan sorunlu biridir. Yönetmen Ridley Scott’ın kendine güveni tamdır; “Gelsin ve filmi izlesin,” der. Kendisine özel gösterimden sonra Philip K. Dick filmi çok beğenir ve “Beynime kablo mu soktunuz?” der. Tabii o zaman ortaya çıkan bu özel film kompak ve derin bir hikaye anlatırken ikinci film tam olarak ne yapacak kimse bilmiyor. Alien’ı tekrar beyazperdeye aktaran Scott son yıllarda köklerine yani bilim kurguya döndü ama ondan beklediğimiz daha taze ve yaratıcı projeler. Aynı zamanda devam filmi için anlaşan Harrison Ford’un bunca zaman sonra nasıl performans göstereceğini merak ediyoruz. Filmde izleyeceğimiz Ryan Gosling’in de bilim kurguya uyan bir yüzü olduğunu unutmayalım.
Ghost in the Shell 2
Bilim kurgu denildiğinde 90’lara damga vuran bir Anime’dir Ghost in the Shell. O kadar etkilidir ki Matrix’e birçok yönden ilham vermiştir. Hatta sadece Matrix’i izleyip bilim kurguda zirve yaşayanlar Ghost in the Shell’i izlemeden bu yorumları yaptıkları için eleştirilmiştir. Her iki yapımın da temelinde yatan bir kitap vardır ki az kişi tarafından bilinir. William Gibson tarafından 1984 yılında yazılan Neuromancer romanı aslında tüm bu cyberpunk akımın öncüsü rolündedir. Kitap özellikle Türkçe’de çeviri anlamında sorunlar yaşasa da mutlaka okunması gerekir. Henry Dorsett Case ismindeki bir hacker’ın Matrix’e bağlanma özelliğinin kaybolmasından sonra Molly isimli gizemli bir “sokak samurayının” devreye girip ona yardım etmesiyle şekillenen öykünün her satırı ayrı bir değer taşır. Benzer esinlenmelerle geliştirildiğini düşündüğümüz Ghost in the Shell’in ikinci filminde Scarlett Johansson’u izleyeceğiz. Son dönemde izlediğimiz kadarıyla Johansson, fantastik roller için iyice ısındı.
Bu filmler vizyona girene kadar başka alternatiflerle heyecanınızı gidermek istiyorsanız buraya uğramayı unutmayın.