Bugün itibariyle piyasada birbirinden havalı, birçok akıllı telefon bulunuyor. Kimisinin ekranı daha büyük, kimisi daha ince, hafif, kimi daha iyi fotoğraf çekiyor, kimi de bilgisayarları kıskandıracak işlemcilere sahip… Aslında, hepsinin ortak yanı, cebinizden çıkarttığınızda hemen herkesin bakışlarını üstünüzde topluyor olması… Ve tabii pahalı olması…
Elimizi vicdanımıza koyalım… Çok ciddi rakamlar ödediğimiz akıllı telefonların tüm özelliklerini kullanabiliyor muyuz? Yoksa, yalnızca “alo” demek için mi kullanıyoruz? Oyunlar dışında kaç uygulama yüklediniz bugüne kadar? Müzik dinlemek ve fotoğraf çekmek dışında, başka ne gibi özelliklerini kullanabiliyorsunuz? Yeni modeli çıktığında hemen alacak mısınız?
Yukarıdaki sorulara verdiğiniz yanıtları buradan duyamıyorum ama, akıllı telefonları satın alma nedenlerinden birinin, piyasada yaratılmış olan özel eğilim, hatta doğrudan tabiriyle moda olduğundan eminim…
Ancak, bazı özel durumlar, özel telefonlar gerektiriyor. Doğa ortamında ve zor koşullarda çalışan biriyseniz, piyasadaki akıllı telefonlardan birini kullanmanız çok uzun sürmez. Birkaç saat, bilemediniz birkaç gün içinde telefon ya tozlanır, ya nemlenir, ancak şundan gayet eminim ki, kullanılmaz hale gelir. O cebinizdeki çok pahalı, havalı telefonların doğanın çetin koşulları karşısında pek şansı olmaz.
Peki, dünyanın en dayanıklı, en sağlam, en zor koşullarda bile tıkır tıkır çalışmasına devam eden akıllı telefonunu biliyor musunuz? Aslında bu alanda çok fazla cihaz yok… Olanların arasında da bizim çok tanıdığımız yok. En sağlamı seçmek üzere sağlam olarak bilinen 4 ürün seçildi: CAT B15, Sonim XP7, Kyocera DuraForce ve tanıdık bir isim olan Samsung Galaxy S5 Active…
Telefonlar, Kanada’nın Toronto kentinde Ontario Üniversitesi, Teknoloji Enstitüsü’nde bulunan yüzlerce milyon dolarlık test ve araştırma laboratuvarlarına getirildi. Bu tesislerde dünyanın en gelişmiş rüzgar tünelleri bulunuyor. Havadaki nemi yüzde 5 ile 95 arasında ayarlayabileceğiniz, sıcaklığın-40 ile 60 derece arasında olduğu, saatte 250 km’yi bulan bir rüzgarın varlığından söz ediyorum. Ayrıca özel güneş kalkanları, fırtına üreticileri gibi gereçlerle, her türlü hava koşulu içeride taklit edilebiliyor. İster tropik ortam, ister kutup dairesi havası fark etmiyor… En ilginç oyuncaklardan biri ise, çok yönlü titretme masası… Ürünü masaya koyduktan sonra, hemen her yöne doğru neredeyse 11 G’ye ulaşan bir güçle sarsan bir sistem yani…
Telefonlar, önce soğuk hava dalgasına tabii tutuldular. Sonra da, bolca suya… Bir sonraki testte ise 6 metre kadar yükseklikten yere düşürüldüler. Dört telefondan, üçünü ekranı, ya da arka kapağı kırılmış olsa da, ister inanın, ister inanmayın telefon görüşmesi yapmak konusunda bir sıkıntı yaşanmıyordu.
Titreme masasında telefonlar, içine fındık, fıstık, cıvata, hatta bir de çekicin olduğu şeffaf kutulara yerleştirildiler. Tabii titreme başlayınca telefonlar ufak tefek sorunlarla karşılaşmaya başladılar. İlk günkü yakışıklılıklarından pek eser kalmıştı. Ancak, tüm bu zorlamalara rağmen bir tanesi inatla dayanıyordu ki, zaten bu testin birincisi de o marka oldu… Açık ve seçik, uzak ara birinci Sonim XP7 oldu… Aslında Samsung Galaxy 5 Active’in bu testler karşısında sonuna kadar tutunabilir olması son derece önemliydi. CAT B15 ve Kyocera DuraForce’u da kutlamak gerek…
Sonim XP7, ne yazık ki ülkemizde satılmıyor. Geçen yılın son aylarında AT&T tarafından Kanada’da piyasaya çıkartıldı. AT&T, 24 aylık kontrat karşılığında bu güzelim telefonu 149 dolar gibi bir ücretle veriyor.
Sonim XP7, 4” gorilla glass ekrana sahip, ekstra ses gücüne sahip ön hoparlörleri, en gürültülü ortamda bile kaliteli iletişim sağlıyor. 40 saate yakın görüşme imkanı veren güçlü bir bataryaya sahip… Ayrıca tamamen “bas konuş” özelliği için yerleştirilmiş, sol taraftaki düğmesiyle, aynı anda birden fazla kişiyle adeta telsiz kullanır gibi konuşabiliyorsunuz.