Günümüzün ve geleceğin en önemli konularından biri uzay madenciliği aslında kökü Orta Çağ’da Coğrafi Keşiflerle başlayan insana özgü bir yayılma politikası. Sınırlarını genişletmek isteyen insanın ise en büyük motivasyonu ham madde. Yüzyıllar önce altın, gümüş gibi yeraltı madenlerini ele geçirmek uğruna yelkenli gemiler geliştirip gözü pek şekilde yeryüzü haritasını değiştiren insanlık şimdi gözünü göklere dikti. Yeni hedef uzay ve astreoidler…
Uzay Madenciliği ile Nadir Element Avı
Yıllar önce madenler için yola çıkıldı dedik. Yeni ham madde kaynağı ise nadir elementler. Bu elementler ne yazık ki dünyada sınırlı sayıda ve buna karşın oldukça talep görüyor. Sayısı yaklaşık yirmiyi bulan bu elementlere örnek olarak Skandiyum 21 (Sc), İtriyum 39 (Y), İndiyum 49 (In) ve Tellür 52 (Te) gösterilebilir. Nadir elementlerin önemi ise bilişim teknolojilerinde özellikle çip üretiminde kullanılmaları. Mevcut üretim ve tüketim hızımız devam ettiği sürece elementlerin ömürleri 10 ile 50 yıl arasında değişiyor.
İstikbal Göklerdedir
Hızla element stoklarımız tükeniyor. Peki, bunlar neden bu kadar nadirler? Büyük bir olasılıkla bu elementlerin Dünyan’ın oluşum sürecinde gök taşlarıyla gezegenimize Uzay’dan geldiği düşünülüyor. Dolayısıyla onları yenilemek için tekrar Uzay’a dönmemiz gerekiyor. Yeni nesil madencilik için en ideal rota ise Mars ve Jüpiter arasındaki Astreoid Kuşağı isimli bölge.
Otomasyon ve Robot Madenciler
Son yıllarda hızlanan Mars yarışının arkasındaki nedenlerden biri de bu kuşaktaki madenleri tespit edip toplamak. Tabii ki bu süreç oldukça zahmetli; özellikle de bedensel dayanıklılığı yıldızlar arası bir görev için kırılgan olan insanlar için. Alternatif olarak yine son yıllarda karşınıza çıkan gelişmiş robot haberlerini düşünmeniz yeterli. Özellikle Atlas firmasının geliştirdiği robotlar, Elon Musk’ın gemilerine binip yeni nesil kaynakları elde etmemiz için kullanılacak. Aten Engineering isimli sadece bu amacı gerçekleştirmek için kurulan bir firmanın teknolojiden sorumlu yöneticisi J.L. Galache’e göre bu okuduklarınız en geç 20 yıl içinde gerçekleşecek. En az Amerika Kıtası’nın keşfi kadar önemli olan bu yeni nesil Uzay keşiflerinde ülke ve ulus olarak dileğimiz Mustafa Kemal Atatürk’ün gösterdiği istikamette ışık hızında ilerleriz.
