Özellikle son yıllarda 7’den 70’e teknoloji hayatımızın vazgeçilmez bir parçası haline geldi. Önce bilgisayarlar sonra akıllı telefonlar, tabletler derken akıllı saatler gibi giyilebilir teknolojiler hayatımıza girdi. Nesnelerin interneti ile birlikte kahve makinelerinden çamaşır makinelerine kombilere kadar birçok tüketici cihazı da akıllanıyor. Dolayısıyla hayatımızdaki uğraşmamız gereken teknolojik cihaz sayısı da doğru orantılı bir şekilde artıyor. Evinizdeki klimanın, kombinin kontrolünü internet üzerinden yapıyor, ısıyı uzaktan ayarlayabiliyorsunuz. Düşünsenize bebeğinizin ateşini dahi internete bağlı cihazlarla ölçüp sürekli kontrol altında tutabiliyorsunuz. Ya da bir şeker hastasının durumunu doktoru sürekli olarak takip edebiliyor. Aynı şey diğer hastalıklar için de geçerli. Bu kadar internete bağlı cihaz da elbette beraberinde güvenlik endişelerini de beraberinde getiriyor. Ne yazık ki yukarıda saydığımız ürünlerin birçoğunda (akıllı telefonlar ve tabletler için de aynı şey geçerli) güvenlik en ön planda tutulmuyor ve kötü niyetli kişiler için çok kolay hedefler haline geliyor.
Elbette antivirüs ve diğer güvenlik yazılımı geliştiricileri bu durumu yakından takip ediyorlar, ama ben şimdiye kadar hiç kahve makinesi için geliştirilmiş bir antivirüs ya da bir başka güvenlik yazılımı görmedim. İşin şakası bir yana evinizde kullanacağınız bu cihazlar mahremiyet açısından da çok önemli sonuçlara yol açabilir. Başkaları tarafından bilinmesini istemediğiniz veriler ya da evin içinde bu cihazlar üzerinden çekilebilecek fotoğraflar ya da videolar sizin için istenmeyen durumlara neden olabilir. Bu cihazların büyük bölümünde kamera ve mikrofon mevcut. Yani kötü niyetli bir kişi sisteme girdiğinde sizin fotoğrafınızı, videonuzu çekebilir ya da sizi dinleyebilir. Örneğin akıllı bir televizyon düşünelim, bu televizyonun üzerinde Skype ya da diğer yöntemlerle görüntülü konuşma yapabilmenizi ya da cihazı sesli olarak kontrol edebilmenizi sağlayacak bir kamera ve mikrofon mevcut. Kötü niyetli birisi bu cihazın yönetimini ele geçirdiğinde sizi gözlemleyebilir. Siz hiç farkında olmadan bu gözlemi günlerce haftalarca sürdürebilir ve rutinlerinizi öğrenebilir. Yani bu cihazlardaki ilk korkumuz bu. İkinci korkumuz ise konumumuzun kolaylıkla belirlenebilmesi. Akıllı telefonlar, tabletler ve giyilebilir cihazların hemen hemen tamamında konum özelliği var. Yani kötü niyetli bir kişi sizi takip ederek evde olmadığınızın yanında nerede olduğunuzu da görebilir. Siz yokken evinizi dahi boşaltabilir. Hatta Facebook ve Twitter gibi sosyal medya hesaplarınızı takip edip sizin hakkınızda çok yakınlarınızın dahi bilemeyeceği bilgileri elde edebilirler. Tüm bunları göz önünde bulundurduğunuzda eskiden adınız, soyadınız ve telefon numaranızı başkalarının bilmesini istemezken hayatınızla ilgili birçok bilginin, verinin bir anda başkalarının eline geçmesi gibi bir tehlike ile karşı karşıyasınız. Bu senaryoları genişletmek mümkün.
Güvenliğinizi ön plana çıkarın
Evet, bu cihazlar hayatımızı kolaylaştırıyor ama güvenliğimizi ve mahremiyetimizi de düşünmemiz gerekiyor. Bu cihazları kullanırken, kullandığınız kullanıcı adlarına, parolalara ekstra önem verin. Kolay tahmin edilebilir parolalardan ve kullanıcı isimlerinden mümkün olduğunca kaçının. Mümkün olduğunca her cihaz için en azından farklı bir parola kullanmaya çalışın. Güvenlik için biyometrik teknolojileri kullanan cihazlarda bu özelliği es geçmeyin, hem biyometrik hem de parola kombinasyonunu kullanın. Eğer kullandığınız cihaz için bir antivirüs ya da güvenlik yazılımı varsa muhakkak kullanın. Evinizde kullandığınız kablosuz erişim cihazında eğer misafir ağ özelliği varsa bunu kullanın. Evinize gelen misafirlerinize bu kontrollü ağın şifresini verin. Dışarıdan erişimi mümkün olduğunca kısıtlamaya çalışın. Eğer bu yazdıklarımıza dikkat ederseniz kişisel bilgileriniz büyük ölçüde güvende sayılır. Yine de siz siz olun güvenliğinize dikkat edin. Yoksa verileriniz kötü ellere geçebilir.