1800’lü yılların sonundan bugüne hızlı sayılabilecek şekilde gelişme kaydeden sinemanın teknoloji aşkı ilk günden beri coşkusu giderek artarak devam ediyor. 1926 yılında ilk çekilen renkli film The Black Pirate’den bugüne kadarki kısa zaman diliminde muazzam gelişme kaydeden sinema sektöründe bugün gelinen noktada filmlerin gösteriminden dağıtımına, düzenlemesine kadar tüm süreçlerde dijital teknolojilerden faydalanılıyor.
Sinemanın teknolojiyle olan etkileşiminin geçmişine baktığımızda farklı dönemlerde dönüm noktaları gözümüze çarpıyor. 1926 yılında ilk renkli film olan The Black Pirate ve 1927’deki ilk sesli film olan Jaz Şarkıcısı’ndan sonra 1950’lere geldiğimizde 20th Century Fox’un geliştirdiği geniş perde sinema formatı Sinemaskop karşımıza çıkıyor. Sinema teknolojileri konusunda asıl büyük devrim için ise biraz daha günümüze gelmek gerekiyor. 2009 yılında Avatar filmi ile patlayan 3D film teknolojisine ilk başta kolay alışamamış olsak da bugün sinema sektörü için olmazsa olmaz bir format durumunda.
Dijital çağda sinema seyircisi hep daha fazlasını istiyor
3D teknolojisi 2000’lerin başında yaygınlaşmaya başlasa da ilk uygulamalarını araştırdığınızda karşınıza “1969’da 3D teknolojisiyle tamamı 3D formatında olan ilk film gösterime girdi” bilgisi çıkacaktır. Bu sizi şaşırtmasın. Malum bazı teknolojilerin hayatımıza tam anlamıyla girmesi için doğru zamanda sunulması çok önemli. 3D sonrası sinema dünyasının en çok konuştuğu teknolojiler ise IMAX ve Dolby Atmos oldu. Bildiğimiz salon perdelerine kıyasla yüzde 110 daha büyük olan perde kullanılarak 3 boyutlu görüntüleri daha gerçek boyutlu algılamamızı sağlayan IMAX ve üst düzey ses kalitesi sunan Dolby Atmos ses sistemleri özlelikle 3D için sinema deneyiminde büyük fark yarattı. Tabii hayatı giderek dijitalleşen tüketiciye 3D, IMAX gibi teknolojiler de bir süre sonra yetmeyecekti. 360 derece videolardan sanal gerçeklik teknolojilerinden bahsettiğimiz bugünlerde sinema seyircisi izlediği filmden çok daha gerçekçi bir deneyim bekliyor. Daha iyisi çıkana kadar ise bu deneyimin sinema terminolojisinde şu anki karşılığı 4DX.
Hareketli koltuklar, su, rüzgar ve koku efektleri ile gerçek bir deneyim
Güney Koreli CJ 4DPlex firmasının geliştirdiği ve geçen yılın ilk dönemleri itibariyle dünyada popüler olmaya başlayan 4DX teknolojisi, izleyicinin beş duyusuna hitap eden ve sinema deneyimini en yüksek seviyeye taşıyan formatlardan biri. Bu teknoloji hareketli koltukları, su, rüzgar, koku ve ışık efektleriyle izleyiciye yepyeni bir sinema deneyimi vadediyor. Sinema sektöründe gelinen son nokta olan bu teknolojiyle birlikte artık sinemaseverler filmlerin izleyicisi konumundan onları yaşayan, bizzat deneyimleyen konuma geliyorlar. Örneğin ekranda dalgalı bir denizde ilerleyen bir gemi görüyorsanız, yüzünüze makul oranda su çarpıyor ya da bir yangın sahnesinde burnunuza sis geliyor. Veya filmde abartılı bir kovalama sahnesi varsa, o sahnede platformunuz hareket ediyor.
4DX deneyiminde filmin içeriği de çok etkili
Toplamda 20 farklı efekt ile senkronize gösterilen 4DX filmler, bu formata uygun olarak çekiliyor. 4DX efektleriyle zenginleştirilecek olan filmler, gösterimi yapan sinema şirketi tarafından belirlendikten sonra CJ 4DPlex’in genel merkezine iletiliyor ve burada hangi sahnelere efekt verileceğini planlıyor ve gerekli donanımı sağlıyor. Dünyada 2015 ikinci çeyrek rakamlarına göre 34 ülkede 173 mekanda 24 binden fazla 4DX koltuğu bulunuyor. 2010 yılından bu yana 200’den fazla Hollywood filminde uygulanan bu teknoloji 2015 son çeyreği itibariyle Mars Cinema Group tarafından Türkiye’ye getirildi. Sinema izleyicisinin şu an için yalnızca Marmara Forum Cinemaximum’da deneyimleyebildiği bu teknolojiyi Mars Group’un yakın zamanda Anadolu yakasında bir AVM’de daha sunmasını bekliyoruz. Ben de geçtiğimiz aylarda Mısır Tanrıları isimli filmi 4DX formatında izledim. Film çok bana hitap eden bir film olmasa da özellikle şehirlerin üstten çekimlerinde hareketli koltuğunuz sayesinde siz de kamera ile birlikte Mısır’ı dolaşıyor gibi oluyorsunuz, bu son derece keyif vericiydi. Bunun dışında su ve koku efektini biraz abartılı olduğunu düşünsem de, 4DX’i genel olarak başarılı buldum. İlk fırsatta hareketli bir Marvel filmi ile 4DX’in gerçek notunu vereceğimi söyleyebilirim.
Görsel kaynak:cinespaceboxoffice.com