Aslına bakarsanız “Türk oyun sektörü gelişiyor!”, “Türk oyun sektörü kendini gösteriyor!” gibisinden başlıklara alışmaya başladık. Ne kadar doğrudur bilemiyorum ama özellikle son dönemde ciddi atılımlar gerçekleştirdik. Artık sadece yurt içinde değil, yurt dışında da adımızdan söz ettiriyoruz. Bunun en güzel iki örneği Mounth & Blade ve Monochroma olabilir. Hem yurt içi hem yurt dışında isimlerinden hayli bahsettirdi bu iki yapım.
Bunun öncesinde Dedektif Fırtına vardı, Kabus 22 vardı… Hep bir iki oyun vardı adından söz ettiren. Peki, bunca zaman hep “gelişme” aşamasında kalmamızın nedeni neydi? Bu sorunun cevabı yüksek ihtimalle yatırım olacaktır. Eskiden video oyunları ülkemizde eğlence sektörünü böylesine belirlemiyordu. Yıllar geçtikçe kurallar değişti ve oyuncu nesli daha bilinçli olmaya başladı. En önemlisi video oyunları birer ev aktivitesi olmaktan çıkıp, büyük etkinliklere, espor maceralarına ve büyük salonlarda yaşanan heyecanlara ortak oldular.
DEDEKTİF FIRTINA
10 yıl öncesinde oyun sektörümüz diye bir kavramdan bahsetmemiz bir anlamda gülünç olabilirdi ama günümüzde artık her şey ama her şey değişti. Dedik ya, artık video oyunları eğlence sektöründe pastadan en büyük payı alıyorlar. Yurt dışında uzun zamandır bu olay geçerli zaten. Ülkemizde de son birkaç yıldır aynı kural işliyor. Genç oyuncuların F2P (oynaması bedava) yapımlara olan büyük ilgisi ortadaki en büyük sorunu da ortadan kaldırmış durumda. Bunu saklamaya gerek yok: Büyük yapımlar dediğimiz AAA oyunların fiyatları ülkemizde her zaman için en pahalı sınıfı oluşturuyorlar. Oyuncuların bu oyunalara aşırı bir ilgi göstermesi zaten uzunca bir süre daha beklenmiyor ama AAA oyunların aksine F2P oyunlara gösterilen ilgi her geçen gün artmakta.
Artık büyük firmalar Türkiye’de kendi yerel ofislerini açıyorlar. Bu her şeyden önce Türkiye’nin artık oyun sektöründe değerli olduğu anlamına geliyor. Dünyanın en çok oynanan MOBA oyunu League of Legends’in geliştiricisi Riot Games’in Türkiye’ye ofis açması, özünde “zaten bizim çocuklar” dediğimiz Crytek’in Türkiye’ye yatırım yapması en yakın örnekler. Evet, şimdilik Türkiye ofisleri herhangi bir oyun geliştirme sürecine dahil değiller gibi görünüyor ama bu gerçekten de büyük bir adım. Fark edilmek önemlidir ve yatırımın artması ileride Türkiye’nin de Ukrayna ve Polonya gibi video oyunlarında büyük atılım yapmasını sağlayacaktır. Bu yılın en büyük oyunlarından biri olan The Witcher 3’ün devasa dünyası Amerika’dan, İngiltere’den veya Fransa’dan çıkmadı. İleride bizim de bir The Witcher, Metro gibi serilerimiz olması hiç de uzak bir ihtimal değil.
Elbette bu iş sadece yatırım ve para ile olacak bir şey değil. İşin özü her zamanki gibi eğitimli insanlarda yatıyor. Türkiye’nin gelişmekte olan bir oyun sektörü olmaktan çıkıp, sektöre yön vermesini istiyorsak bu gerçekten büyük önem arz ediyor. İpek Üniversitesi’nin Dijital Oyun Tasarımı lisans programı bu yönde önemli bir adım olarak göze çarpıyor. Ama öncelikle oyun tasarımcılığı gibi meslek dallarının insanlarda ölü bir kariyer seçimi olmadığını kanıtlamamız, bu mesleği/meslekleri çekici hale getirmemiz gerekiyor. Çünkü başarılı olan bir iki firma, bir iki isim tek başına bizi ileriye götürmeyecektir.
Her zaman söylediğimiz bir şey var: “Oyunlar çok çabuk bir şekilde eğlence sektörünün zirvesine yükseldiler.” Oyunlar 60 yıllık tarihçelerine rağmen sadece 15 yıllık bir sürede sinema sektörünü geride bıraktılar. Bu ciddi bir potansiyel ve dünya bile henüz bu potansiyeli tam olarak kavrayamamış durumda. Bizim fırsatımız da işte bu: Bu potansiyeli iyi değerlendirirsek gerçekten de sektöre inanılmaz katkılarımız olabilir. Bizim için yepyeni kapıları ardına kadar açabilir.
