Mediatrend Desktop Mediatrend Mobile
Mediatrend Desktop Mediatrend Mobile
Diğer
    GenelSosyal medya yokken

    Sosyal medya yokken

    gorsel11

    Sosyal medya hayatımızda yokken kafamız çok daha rahat, zamanımız oldukça boldu. Hatta bilgisayarımızın, internetimizin ve cep telefonumuzun olmadığı zamanlarda mesaimiz bittiğinde ne yapacağımızı şaşırır, tek kanallı televizyonumuzda seyredebileceğimiz programları heyecanla beklerdik. O dönemlerde sosyal ağlardaki kabarık arkadaş listelerimiz yoktu ama  az sayıdaki dostumuz ve ailemizle çok daha gerçek ve mutlu anları paylaşıyorduk.

    Bilmem hatırlar mısınız? Sabit bir telefon hattına sahip olmak için yıllarca beklenirdi. Telefonu ancak telefon kulübelerinde görür ve jetonumuz yoksa telefon ile konuşamazdık. Sabit hatlı telefon ise mahallede sadece 1-2 komşumuzda vardı. Bir yakınımızdan telefon geldiğinde camdan cama komşular bağırarak birbirlerini çağırırlardı. Ayrıca telefonunuz olsa bile şehir dışı ve yurtdışını öyle kafanıza göre arayamazdınız. Önce santrale arayacağınız numarayı yazdırmanız gerekirdi. Bazen yarım bazen bir gün sürerdi bu beklemeler. Halbuki sosyal ağlarda dünyanın diğer ucundaki kişiyle bırakın anlık yazışmayı istediğiniz an evinizin konforunda video görüşmesi yapmak için sadece birkaç tuşa basmak yeterli.

    Şimdiki gibi istediğiniz şarkıyı youtube’dan dinleyip sosyal ağlarda tek tıkla paylaşamazdınız. Sevdiğiniz parçaların listesini yapar, kaset doldurtmak için kaset satan müzik dükkanlarına giderek liste verirdiniz. Birkaç gün sonra da sizin sevdiğiniz parçalardan oluşan kasedi teslim almaya gider ve ancak ondan sonra sevdiğiniz şarkıları dinlemenin keyfini sürerdiniz.

    Filmlerin ise Beta ve VHS video kasetlerden video oynatıcısına takılarak seyredildiği günlerdi. Bol bol film kiralanır, her sokakta mutlaka film kiralayan “videocu” bulunurdu. Özellikle kış gecelerinin en büyük keyfi ailecek kiralanan filmi hep birlikte izlemekti. Şimdiki gibi aile bireyleri evlerinde her biri kendi odalarında sosyal medya üzerinden birbirleriyle yazışmazdı.

    Bilgisayar kavramıyla bile 80’li yılların başında Commodore 64, Atari ve Amstrad CPC464 gibi markalar aracılığı ile tanıştık. Yazdığımız ve çalıştırdığımız her program için sadece 64 KB’lık bir belleğe sahip bilgisayar kullanırdık.

    O dönemlerin bizler için en önemli teknolojik yeniliği telsizdi. Telsiz kullanıcılarının “Arkadaş arıyorum, arkadaş…” diyerek yaptığı anonslar hala kulağımdadır. Telsiz sahibi olmak da öyle kolay değildi. Telsiz cihazı alabilmek için bile maddi durumunuzun iyi olması gerekirdi.

    Özellikle o yıllarda bilgisayarın başında oturup Facebook’da oyun oynarken online arkadaş edinemezdik ama sokakta misket veya yakartop oynayarak hatta topaç çevirirken arkadaş olduğumuz insanlar çok daha gerçek ve daha vefalıydılar. Uzun eşek oynar, balığa çıkar haftada birgün mutlaka sinemaya gider, sokaklarda eski bilyelerden yaptığımız iptidai patenlere binerdik. İki tekerlekli bisiklet sahibi olmak bile lüks sayılırdı. Bisikleti olan  arkadaşlarımızdan “bir tur bineyim mi?” istekleri hiç eksik olmazdı.

    Facebook ve diğer sosyal ağlardaki gibi kurduğumuz sanal gruplarımız yoktu. Mahalle arkadaşlarımız vardı. Gerektiği zaman yan mahalle ile hep birlikte kavga eder, gerektiğinde bir simiti bölüşür yerdik. Birbirimizi “beğen” tuşuna basmadan çok beğendiğimiz zamanlardı.

    Bu anlattıklarımın artık çok eskilerde kaldı. Teknoloji çok hızlı gelişti ve artık hemen herkesin evinde bilgisayar, notebook, tablet, cep telefonu, internet, büyük boy akıllı TV, dekoder, dijital fotoğraf makinesi ve oyun konsolu sıradan bir ev eşyası gibi bulunuyor. Teknoloji konusunda çok ilerledik, belki de hayatımız yeni teknolojileri kullandığımız için çok kolaylaştı. Hayalini bile kuramadığımız çok fazla şeye sahibiz. Sokakta yaşamak yerine, sosyal ağlarda yaşamayı tercih eden, hayatı oldukça hızlı yaşayan, çok şeyle uğraşan ama bir türlü mutlu olamayan insanlar olduk.

    Sosyal medyanın en çok ne için kullanıldığına baktığımızda daha çok “şurada bunu yedim”, “burada şunu yaptım”, “falanca ile ilişkim başladı”, “filan konuda şöyle hissediyorum” veya hastayım-yastayım gibi paylaşımlar yapıyoruz. Yakın 1-2 dostunuzla veya özel bir grubunuzda paylaşabileceğiniz konuları herkesle paylaşmak bazen sevimsiz görünebiliyor.  Elbette herkesin tercihleri farklı. Kimbilir belki de bütün bu paylaşamlarımız  içimizdeki gittikçe artan yalnızlık ve mutsuzluğumuzun dışa vurumudur.

    Haberler

    BUNLARI DA BEĞENEBİLİRSİN