Mediatrend Desktop Mediatrend Mobile
Mediatrend Desktop Mediatrend Mobile
Diğer
    HaberlerTeknolojiKlavye ve farenin geleceği

    Klavye ve farenin geleceği

    Bilgisayar arayüzleri hızlı bir şekilde gelişiyor. Klavye ve fare ile başlayan, trackball ve dokunmatik ekrana kadar varan ilerlemelerin henüz sonu gelmiş değil.
    klavye ve farenin gelecegi

    Bilgisayarlarla etkileşiminin kat ettiği yol, üzerine düşündükçe büyüyor. Örneğin, bir fare ile masaüstünde gezinmek, mektup yazmaktan çok daha doğal. Dokunmatik ekranlar da uzun bir süre önce, ilk iPhone çıktıktan kısa süre sonra heyecanını kaybetti. Komut satırı arayüzlerini heyecan içinde kullandığını hatırlayan muhtemelen az sayıda insan var. Modern bilgisayar arabirimleri, donanım ve yazılım için kontrol yöntemleri, o kadar ilerlediler ki, neredeyse doğal bir uzantı gibi hissettirecek noktya geldiler. Şimdi ise, bilgisayarlar ve diğer dijital cihazlarla etkileşim yöntemleri, insan-makine arayüzünü yepyeni bir seviyeye taşımak üzere.

    SESLE KONTROL

    Bilgisayar arabirimi için sıradaki mantıksal adım, fiziksel unsuru tamamen dışarıda bırakmak olacak. Dokunmanın ve tıklamanın yerini ses alacak. Ses arayüzleri, tüketici teknolojisinde yaygın bir kontrol yöntemi olma yolunda ilerliyor. Google Assistant, Microsoft Cortana ve Apple Siri gibi yazılımların hepsi, bir akıllı telefonla soru yoluyla iletişim kurmanın yolunu açtı; Amazon Echo, içerisindeki Alexa asistanı ile Spotify ve Uber gibi akıllı servislerin sesli komutlarla kontrol edilmesini sağlıyor . Bu arayüzler, istemci tarafı yerine sunucuda kontrol edilme lüksüne de sahip; bu nedenle, güncellemeleri düzenli olarak yapılarak, zamanla hatalarından arındırılabilir ve geliştirilebilirler.

    sesle kontrol

    Siri ve benzerlerinin kullandığı ses tanıma yazılımında uzman bir şirket olan Nuance Communications, sesli komutları makine öğrenme teknikleri kullanarak yeni bir seviyeye çekmeye çalışıyor. Bunlar, insan beyninde bulunan nöronlar ve sinaps ağıyla benzer şekilde yapılandırılan hesaplama düğümlerinin katmanlarında veri yaygınlaştırılması yoluyla, programların kendilerine bir şeyler öğretebileceği Derin Öğrenme (Deep Learning) tekniğini içeriyor.

    Yakın gelecekte, bu sistemlerle daha doğal bir iletişim kurabileceğiz. Derin Öğrenme, bu yazılımların daha iyi dil algılamalarını sağlayacak. Böylece sorduğumuz bazı sorularda takılan bugünün sistemleri, yarın bizleri duraksatmadan istediklerimizi yapabilecekler.

    JEST ALGILAMA

    Ses kontrolüyle birlikte ilerleyen bir teknoloji de, jest algılama: Nintendo Wii ve Microsoft Kinect’in öncülük ettiği yolda, HTC Vive ve diğer ileri teknoloji sanal gerçeklik başlıkları ilerliyor. Bu sistemler, onları kullanan kişinin ne yaptığını tespit etmek ve buna göre tepki vermek için hareket kalıbı tanıma algoritmaları ile kameralar, ivmeölçerler ve hareket algılayıcıları kullanıyor. Tabletler, akıllı telefonlar ve dizüstü bilgisayarlar, bazı tuşları veya parmak hareketlerini, benzer bir kalıp tanıma özelliği ile algılarlar ve eylemleri tetiklemekte kullanırlar.

    harman jest

    Bu teknoloji, otomobillere doğru ilerliyor. BMW ve Volkswagen gibi araçlarda kullanılan Harman bilgi-eğlence üniteleri, sürücü tarafından önceden belirlenmiş çeşitli hareketleri saptamak için gösterge panosuna monte kızılötesi algılayıcılara sahiptir. Bu, sürücülerin, radyo istasyonunu değiştirmek için konsoldaki bir düğmeye basmak yerine, örneğin gözlerini yolun dışına çekmesiye gerçekleştirilebilmesini sağlar. Henüz yaygın değil, ancak otomobil güvenliği kuralları her geçen gün daha sıkı hâle geldiğinde, daha fazla otomobilin jest algılama özelliklerine sahip olmasını bekleyebiliriz.

    Giyilebilir teknoloji de jest kullanımına yardımcı oluyor. Örneğin Myo adlı akıllı bileklik, hareket algılayıcılara ve Bluetooth bağlantısına sahip.

    Bunlar ile jestleri algılıyor ve akıllı cihaz ve yazılımları yönetiyor. Böylece Netflix’i kumanda etmekten iş sunumlarını kontrol etmeye kadar birçok şey yapabiliyor.

    leap control

    Leap Motion ise çıtayı daha da yükseğe çekiyor. İnsanların Mac veya Windows bilgisayarlarını hareket ile kontrol etmelerini sağlayan bir yazılım ve algılayıcı paketi oluşturuyor. Henüz klavye ve farenin yerini alamasa da, jestlerin tüm sistem kullanmına yön verebileceğini kanıtlıyor.

    Bununla birlikte, jest algılama teknolojisinin, Windows 10’da Windows Hello özelliği ile karşımıza çıktığını da unutmayalım. Özellik, insanların hesaba giriş yapabilmeleri için uyumlu web kameraları ile yüz tanımayı kullanıyor. Bu basit bir özellik, ancak bilgisayar arayüzünün evriminde, makineleri mümkün olduğunca kolay bir şekilde etkileşime sokmayı amaçladığını gösteriyor.

    HAPTİK TEKNOLOJİ

    Ses ve el hareket kontrolünün diğer ucunda, bir oyun denetleyicisinin titreşimleri veya sessiz telefon uyarıları gibi sayısal dünyadaki etkileşimlere geribildirim kuvveti ekleyen haptik yatıyor.

    Apple’ın MacBook dizüstü bilgisayarlarında ve iPhone 7 akıllı telefonlarında gördüğümüz Force Touch özelliği, işte bu haptik adlı teknolojiyi kullanıyor ve ekranda olup bitenlerle örtüşen ince titreşimler sağlamak için Taptic adlı sistemi ile aktüatör adı verilen küçük elektrikli motorları çalıştırıyor.

    nadi yoga

    Haptik, şu anda ağırlıklı olarak akıllı saatler ve bileklikler gibi giyilebilir cihazlarda tek başına kullanılıyor. Ekranlar küçük olduğunda, titreşim kalıplarının karışımı da, kullanıcıya bilgi aktarmanın daha iyi bir yolunu sunuyor.

    Moment’in akıllı saati de sadece haptik kullanıyor ve saatin belirli bölgelerinde titreşerek navigasyon yönlerini iletiyor; örneğin sağa dönmenizi istediğinde, sağ köşe titriyor. Bunun uç bir örneği ise, Nadi’nin akıllı yoga taytı. Bununla vücudunuzun bir yoga hareketini doğru yapabilmesi için, gereken noktalarda kişiyi haptik geribildirimle, yani titreşerek uyarabiliyor.

    ‘DOKUNMATİK’ YENİDEN ANLAMLANACAK

    Haptikler, dijital teknolojiyle olan etkileşimleri, grafik arayüzlere ve ekranlara daha az bağımlı hâle getirirken, aynı zamanda daha pürüzsüz yapar. Titreşimli teknoloji aynı zamanda akıllı telefonlar ve giyilebilir modellerin yanı sıra, statik bilişimde de rol oynuyor. Dijital dünyayla etkileşime girmenin önündeki en büyük engelden biri, gerçekten dokunamadığımız gerçeğidir. Ancak bu değişecek.

    fujitsu tablet

    Fujitsu tarafından geliştirilen bir prototip tableti, aktüatörleri kullanmaktan ziyade, tablet ekranında ultrasonik titreşimlerle ekrandan kişinin parmaklarına yüksek basınçlı bir hava katmanı gönderiyor. Yüksek ve düşük ultrasonik frekanslarla dönen tablet, ekranın kısımlarındaki sürtünmeyi yüksekten alçağa doğru değiştirebilir ve bu da kaba bir dokunuş hissi veriyor. Bu tekniği kullanarak, tablet, insanların dijital dünyaya ‘dokunmasına’ izin vererek, ekranda görüntülenen şeylerin daha etkileşimli ve gerçek olmasını sağlayabilir.

    Bir prototip ve günlük bilgisayara ultrason entegre etmek şu anda pratik değil, Fujitsu’nun tablet teknolojisi, yakın gelecekte dijital cihazlarla daha fiziksel bir şekilde nasıl etkileşim kurabileceğimiz konusunda sadece bir bakış sunuyor.

    novasentis haptik

    Bu teknolojiyi giyilebilir cihazlara uygulamak da mümkün. Novasentis adlı şirket, çok küçük cihazlara entegre edilebilen, silikon devre levhası inceliğinde haptik aktüatörler üretiyor. Bunlar kağıt inceliğinde ve son derece esnekler. Farklı elektrik voltajı uygulandığında, aktüatör, bağlı olduğu ürünün yüzeyini titreştirebiliyor.

    novasentis haptik 2

    Novasentis’in aktüatörleri, geniş bir alana ya da özel bir haptik modüle ihtiyaç duymadığından, ultra ince dizüstü bilgisayar klavyelerine, giysilere ve saat askıları gibi bileşenlere gömülmesinin önünü açıyor.

    Haptik özellikler önümüzdeki birkaç yıl içinde her türlü akıllı cihazda görünmeye başlarsa şaşırmayın.

    BEYİN GÜCÜ

    Tabletlerde ultrasonik ekran kullanmak bile hâlen biraz fütüristik görünürken, beyin-bilgisayar arabirimlerini düşününce, işler çok daha hayalî bir hâle geliyor. Bilgisayarı düşünce gücüyle kontrol etmek, muhtemelen makinelerle etkileşimde bulunmanın en nihaî yolu olacak.

    mindwave

    Mevcut beyin-bilgisayar arabirim teknolojisi, kan akışını izleyerek beyin aktivitesini almak için kızılötesi ışıklar ve algılayıcılar kullanır. Bir diğer yolu ise beyin aktivitesini elektroensefalografi adı verilen bir süreçle tespit eden elektrotları kullanmaktır. Beyin aktivitesi daha sonra bilgisayar kontrollerine ve makine arabirimlerine eşlenerek, bir beyin deseni resmi oluşturur. Bundaki değişimleri takip ederek, örneğin bir drone’u kumanda edebilirsiniz.

    mindwave 2

    Emotiv Epoc 14+ ve MindWave gibi beyin izleme başlıkları, beyin kontrolü ile pratik kullanım için tasarlanmış özel yazılımlarla etkileşim kurmayı sağlıyor. Bunlara baktığımızda, teknoloji hâlen sınırlı. Ancak yine de, düşünce gücüyle bilgisayar kontrolünün nasıl mümkün olduğunu gösteriyor.

    DAHA AKILLI MAKİNELER

    Bugün elimizde mevcut ya da ufukta görünen çoğu bilgisayar arabirimi, ister bir düğmeye basmak ister Siri’ye bağırmak olsun, insanların bir şeyler yapmasını gerektirir. Ancak, bilgisayar sistemleri ve makineler yeterince akıllı olursa, bu durum tamamen değişebilir.

    Kullanıcıların dijital bilgilerle gerçek dünyadaki araçlar üzerinden etkileşime girmesini sağlayan Somut Kullanıcı Arabirimi (TUI), artırılmış ve sanal gerçekliğin deneyim yönünü azaltarak, fiziksel ve dijital arasındaki boşluğu kapatıyor.

    microsoft pixelsense

    Microsoft’un masa boyutundaki TUI tableti PixelSense, üzerine yerleştirilen nesneyi tarayarak ekrana aktarıyor. Bunu da gömülü kameralar ve algılahyıcılar ile yapıyor.

    HP’nin Sprout adlı bilgisayarı, fiziksel nesneleri tarama yöntemiyle dijital bir kopyaya dönüştürerek, aynı sonucu elde ediyor.

    Bu yöntemle, sanal gerçeklik veya artırılmış gerçeklik başlıklarına ve bir kablo yığınına ihtiyaç duymadan, fiziksel ve dijital bir harman ortaya çıkıyor. Bununla, bir bilgisayarın fiziksel dünyayla etkileşime girmesi, üstelik bunu alışık olduğumuzun tam tersi şekilde gerçekleştirmesi sağlanıyor.

    Yapay zeka ve makine öğrenimi, görüntü, ses ve hareket tanıma gibi teknikleri daha akıllı yapmak için hâlihazırda kullanılıyor. Makineler için bir sonraki adım, bizi yorumlama şekillerinde değil, bizimle etkileşim kurma konusunda daha akıllı olmak.

    hp sprout

    Google Assistant ve Facebook M (Messenger için), belirli parametrelere tepki vermeye programlanmadan, öğrenme yoluyla kullanıcıların alışkanlıklarını anlamaya çalışan iki yapay zeka destekli sanal asistandır.

    Şu anda daha çok beta projesi gibi bir seviyede olan bu sistemler, görevleri insan ilişkileri hakkında bildiklerini temel alarak yerine getirerek, önceliklendirebilirler. Örneğin, bir akıllı telefona gömülü olan ancak bulutun işlem gücü ile yedeklenen bir AI yardımcısı, kullanıcının konumunu, günlüğünü, mesajlarını ve önceki etkinliklerini tarayarak, Cuma geceleri dışarı çıktığını öğrenebilir. Böylece gerektiğinde otomatik olarak taksi çağırır, yemek söyler ve kişiyi su içmesi için uyarır.Tüm bunları kendisi bir komut beklemeden, sadece bir onayla yapabilmesi, akıllı bilgisayar arayüzüne çok iyi bir örnektir.

    Yapay zekadaki bu evrimle kesişen ise algılayıcı ağı kullanıcı arabiriminin (SNUI) yükselişidir. Bu sistem, farklı cihazların birbirine bağlanabilmesi için bir uygulamaya ve insan komutlarına dayanmak yerine, makineden makineye iletişim yoluyla, birbirleriyle etkileşimde bulunmalarını esas alır.

    Amazon’un Alexa’sı bunun bir başlangıcı olarak görülebilir, ancak daha akıllı hizmetlerin akıllı cihazlarla birlikte karşımıza çıkması da muhtemel. Facebook Messenger’daki sohbet robotlarında (chatbot) ise bunun başlangıcını zaten görüyoruz.

    Haberler

    BUNLARI DA BEĞENEBİLİRSİN